Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tarikatların kucağında demokrasi olmaz!

22 Aralık 2022 Perşembe

Sağ partilerin ve iktidarların, özellikle de 12 Eylül Askeri Darbesi’nin Demokratik Rejim’e yaptıkları en büyük kötülük, bu rejimin temelleri olan LAİKLİK ve HUKUK DEVLETİ ilkelerini bozmuş, yıpratmış, etkisiz kılmış olmalarıdır.

Sağ partiler ve iktidarlar, dini siyasete alet ettiklerinden, tarikatlardan, cemaatlerden destek aramışlar ve bu destek karşılığında da onları devlet aygıtının içine sokmuşlardır.

20 yıllık AKP iktidarı sırasında da bu hata zirveye taşınmış ve Türkiye 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsüyle karşı karşıya bırakılmıştır.

Bu olumsuz deneyime rağmen AKP iktidarı, artık FETÖ/PDY adıyla terör örgütü dediği eski müttefiki Cemaat’ten boşalan yerleri başka tarikat ve cemaatlerle doldurmuştur.

İşin kötü tarafı bu hata, “Millet İttifakı”nı oluşturan 6’lı Masa’nın içine de, orada yer alan sağ partiler tarafından taşınmış ve böylece Türkiye’yi pençesine alan karabasandan kurtuluş için umut bağlanan muhalefet seçeneğini de ifsat etmiştir.

Bunun en son örnekleri 6 yaşındaki bir kız çocuğunun babası eliyle kocaya verilmesi olayındaki iğrençliğin telin edilmesi sırasında “Millet İttifakı” içindeki bir parti liderinin “Ben bu konunun istismara vesile edilmemesi sebebiyle gündemde tutulmamasını arzu ederim. Hem toplum hem aile rahatsız oluyor çünkü” demesi ve bu suçu şiddetle kınayan CHP’nin bile protesto yürüyüşü sırasında suçun bir tarikat içinde ve tarikat ilişkilerinden dolayı gerçekleşmiş olmasına hiç değinmemiş olmasıdır.

***

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hürriyet’te 20 Ağustos 2016 tarihinde, “Tarikatlar Siyasete Karıştığında...” başlığıyla yazdığı bir yazıda şöyle diyordu:

“Cemaat İslam toplumunda hele Türk toplumunda kabul görecek bir kurum değildir.

Selçukiler devrinde Karmatiler vardı. Bu sosyalizme ve hatta Zerdüştlüğe meyyal cemaati Nizâmülmülk feci halde tedib etti.

Osmanlı tarihinde Kadızadelileri siyasete karıştıkları için bilhassa 17’nci asırda Köprülü Mehmed Paşa şiddetle cezalandırdı.

Siyasete bulaşması kaçınılmaz olan bu gibi kitlelerin gelişimine hoşgörüyle yaklaşılmamıştır.

Hatta 19-20’nci yüzyıl dönemecinde ortaya çıkanların durumuna bakarsak İslam dünyasının bugünkü başlıca problemlerinden birinin cemaatler olduğunu söylemek haksız sayılmaz.”

***

Rahmetli Prof. Dr. Şerif Mardin de Diyanet İşleri başkanının “Sokağa da egemen olmasını istediği inancın” bir “mahalle baskısı” olduğunu vurgulamış ve çeşitli yazı ve söyleşilerinde İttihatçıların bile en çok “Sokak İslamı” dediği, siyasete sokaktan egemen olmaya çalışan dinci gruplardan (tarikatlardan) korktuklarını belirtmiştir.

***

“Millet İttifakı”, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun özenli ve sabırlı bir çalışmayla, Demokratik Rejimi yeniden yaşama geçirmek için oluşturduğu 6’lı bir masadır.

Bu masadaki beş parti, sağ kesimden gelen ve bu kesimin bütün hatalarına ortak olmuş partilerdir.

Bu hataların birikimi Türkiye’yi bugünkü noktaya getirmiştir.

Fakat öyle anlaşılıyor ki bu partiler gerek tarihsel ve ideolojik/siyasal takıntılarından, gerekse tabanlarından gelen baskılardan dolayı aynı hataları tekrarlamak eğilimindedirler.

Buna karşılık, CHP ve onun lideri, bu masanın bütünlüğünü korumak için bu beş partiye sürekli olarak ödün vermekte, özellikle Cumhuriyeti, Atatürk’ü ve laikliği yeterince koruyan bir tutum ve davranış sergileyememekte ve kendi geleneksel seçmen kitlesinden çok ciddi eleştirilere muhatap olmaktadır.

Oysa “Millet İttifakı” içindeki sağ partilerin siyasal ağırlıkları çok önemlidir ama İYİ Parti dışındakilerin oy oranları ihmal edilebilecek kadar düşüktür.

Dolayısıyla, “Demokratik Rejim üzerindeki uzlaşma” uğruna “ödün vermek” açısından öteki partilerin de biraz daha dikkatli olmalarını ve en azından CHP kadar özverili olmalarını beklemek “demokrat kamuoyunun” hakkıdır.

Unutmamaları gerekir ki ülke siyasetinin üzerine bir karabasan olarak çöken bugünkü AKP iktidarının oluşmasında hepsinin büyük taksiratı vardır...

Ve “Millet İttifakı” içindeki rolleri bu taksiratlarını bağışlatabilecek tek olanaktır.

Tam yazımı bitirirken RTÜK’ün benim ve Merdan Yanardağ’ın sözlerinden dolayı TELE1’e ceza verdiği haberi geldi.

Bizim “18 Dakika”, zaten Türkiye’nin en çok seyredilen haber/yorum programı; ayrıca bir duyuruya, desteğe ve övgüye gereksinmemiz yoktu!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları