Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ben Demiyorum...

10 Şubat 2013 Pazar

Kamuoyu vicdanı kanıyor…
Ergin Saygun olayı, Silivri davalarının karanlık yüzünü iyice açığa çıkardı:
Saygun’u ölümle burun buruna geldiği ameliyat masasında tahliye eden mekanizma, aslında onu bu hale getiren aynı mekanizmadır…
Madem tahliye edilebiliyordu, niçin olayın bu noktaya gelmesi beklendi?
Bu soruyu, içerde ölen
Kuddusi Okkır, Kaşif Kozinoğlu olayları belleklerimizde tazeliğini korurken, Fatih Hilmioğlu, Mehmet Haberal, Levent Ersöz gibi öteki hasta tutuklu ve mahkûmlar için de sormak gerek!

\n

***

\n

Silivri davaları hakkında söylenecek çok şey var…
Örneğin, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un terör örgütü suçlamasıyla tutuklu olarak yargılanması:
“Başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere diğer generallerimizin hiçbirisine kalkıp da bir alışılmış anlamda ‘terör örgütü mensubu’ demek çok ciddi bir yanlıştır ve bu affedilemez.”
Ama bunu ben demiyorum…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diyor!

\n

***

\n

Örneğin, Türkiye’de adalet olmadığı:
“Adaletin saraylarını yaptık, ama adaletin kendisini biraz arıyoruz, bulmaya çalışıyoruz. Adalet kutup yıldızı gibi, insan yolunu kaybetse, ona bakıp yolunu bulacak.”
Ama bunu ben demiyorum…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç diyor!

\n

***

\n

Örneğin, Silivri davalarının terörle mücadeleyi olanaksız kıldığı:
“Şu anda içeride 400’e yakın emekli, muvazzaf subay, astsubay var. Hemen hemen hepsi tutuklu… Çok daha ağır olanı, örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan…
Terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar?..
Bu mücadeleyi veren insanlara arka taraftan örgüt elemanı dersen, nasıl oluyor da bu örgüt orada terörle mücadele ediyor?
Bu yenilir yutulur bir şey değil…”

Ama bunu ben demiyorum…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diyor!

\n

***

\n

Örneğin, Türkiye’de fikir özgürlüğünün ciddi bir tehdit altında olduğu:
“Hoşa gitmeyen, rahatsızlık veren, hatta şoke eden fikirlerin, en az zararsız ve etkisiz gibi görülen, makul ve makbul sayılan fikirler kadar hoşgörüyle karşılanması gerekir.”
Ama bunu ben demiyorum…
Adalet Bakanı Sadullah Ergin diyor!

\n

***

\n

Örneğin, Türkiye’de yargıda, ifade özgürlüğü konusunda sorun olduğu ve otoriterleşme eğilimleri:
“Bir devletin demokratikleşmesinin gerçekçi işaretleri ifade özgürlüğü alanında izlenir ve otoriterleşme eğilimleri de ilk önce ifade özgürlüğünde kendini gösterir…
Maalesef bu konuda bir sorunumuzun olduğu açıktır.”
Ama buna ben demiyorum…
Yargıtay Başkanı Ali Alkan diyor!

\n

***

\n

Örneğin, yargının evrensel ilkelerden sapmış olduğu:
“Evrensel ilke ve kavramlarla örtüşmeyen yorum ve anlayışlar, çağdaş dünya ile bağlarımızı koparmaktadır…
Anayasanın ya da yasaların verdiği imkânların arkasına saklanarak uluslararası kabul gören değerleri yok saymak veya risk yüklenmekten kaçınmak yargının sahip olduğu konumla asla bağdaşmaz.”
Ama bunu ben demiyorum…
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç diyor!

\n

***

\n

Ve nihayet tarihsel sorumluluk:
“Bu tanımlamayı (askerlere terörist tanımlaması) yapanlar kendileri bulundukları makam itibarıyla kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez.”
Bunu da ben demiyorum…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diyor!

\n

***

\n

ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin ve Avrupa Konseyi ile Avrupa Birliği yetkililerinin “Benim demediğim” sözlerine yerim kalmadı!

\n

***

\n

Peki bütün bunlardan kim sorumlu?
“Saha ortasında kafa kafaya vererek galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline” sahip bir grup adalet mensubu.
Tahmin edeceğiniz gibi bunu da ben demiyorum…
Bu grubun atamalarından sorumlu olan HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur diyor!

\n

***

\n

Ve “perde”:
Timsahın gözyaşları!


Not: Yazıdaki
“perde” sözcüğünü her üç anlamda da kullandım:
1) Perdeyi açmak, oyunu başlatmak.
2) Perdeyi kapatmak, oyunu bitirmek.
3) Perdelemek,
örtmek, gizlemek.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları