Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Atatürkçülüğün istismarı

13 Ekim 2022 Perşembe

Demokratik, yarı demokratik ve otoriter rejimli ülkelerde en çok istismar edilen iki ideoloji kaynağından biri din biri de milliyettir.

Hem din hem de milliyet, mukaddes kimliklerin de temelini oluşturduklarından, evrensel olarak, siyasette istismar edilmeye çok açıktırlar.

***

Dinin siyasette kötüye kullanılması açısından, Yahudilik de Hıristiyanlık da Müslümanlık da politikacıların en sevdikleri istismar konuları arasındadır.

Siyasette din istismarı, derhal mezhep ayrımlarının da öne çıkmasına ve sadece dinler arasındaki değil, mezhepler arasındaki düşmanlıkların da siyaseti belirleyen yıkıcı etkilerine yol açar:

Tarihsel düşmanlıklar, ilkel dürtüler devreye girer, ayrımcı, dışlayıcı, düşmanlaştırıcı “kimlik siyaseti”, eşitlikçi ve özgürlükçü “demokratik siyaseti” sahneden kovar, toplumların barış içinde birlikte yaşama iradesini yok eder.

***

Demokratik rejimin altını oyabilecek olan bir başka süreç “milliyetçilik” açısından görülür:

Milliyetçilik ideolojisi ülkenin bağımsızlığı anlamında ve öteki milliyetlerle, özellikle de büyük güçlü ülkelerin ve komşuların milliyetçilik duygularıyla eşitlik bağlamında, demokratik olarak kullanıldığı zaman asla sorun olmaz; hatta yararlı olur.

Ama bu ideoloji, bütün kimlikçi ideolojilerin kötüye kullanılması örneklerinde görüldüğü gibi başka kimlikleri reddeden, reddetmekle de kalmayıp düşmanlaştıran bir biçimde istismar edilirse, hem demokratik rejimin altını oyar hem de kendi ideolojisinin mukaddesliğine zarar verir.

***

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi ve demokratik rejiminin siyasal gelişmesi açısından:

Osmanlı İmparatorluğu’nun işgal edilmesine karşı kazanılan İstiklal Savaşı, Padişahlıktan Cumhuriyete geçiş yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Din-Tarım Toplumu’ndan Kentsel-Endüstriyel Topluma evrim için uygulanan Atatürk Devrimleri, özetle “Cumhuriyet Devrimi”, “Atatürkçülük” veya “Kemalizm” adı altında ideolojik bir bütünlüğe sahiptir.

Bütün büyük devrimci ideolojiler gibi, Atatürkçülük de kendi içinde hiziplere bölünmüş, farklı görüşlere kaynaklık etmiş ve elbette çeşitli tartışmalara konu olmuştur.

Tarihsel, siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel anlamda Atatürkçülük:

Temel hak ve özgürlükleri her kimlik ve her vatandaş için eşit kabul eden...

Bu eşitliğin önkoşulu olan “Bağımsız, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” kavramına dayalı...

Din-Tarım Toplumu yapısını Kentsel-Endüstriyel yapıya taşıyan ve şimdi Bilişim Toplumu’na uyum sağlamak hedefine yönelen...

Devrimci bir ideolojidir.

Bu ideoloji, akıl ve bilim yoluyla ülkeyi insanlık tarihinin en ileri aşamasına taşımak amacına sahiptir; “kesintisiz devrim” ilkesiyle bu hedefe kitlenmiştir.

***

Mevcut iktidar ülkeyi bugün erişmiş olduğu tarihsel aşamadan daha geriye, Din-Tarım Toplumu aşamasına geri götürmeye çalışan bir yönetimdir.

Laiklik karşıtlığını toplumu geriye doğru dönüştürme siyasetinin ana ekseni yapmıştır.

Cumhuriyet Devrimi’ne, Atatürkçülüğe, Demokrasiye, Laikliğe, Hukuk Devleti’ne, Sosyal Devlete karşıdır ve bunu açıkça ifade etmekten de çekinmemektedir.

Bu iktidarın önünü tarihsel olarak, Demokrat Parti, Milliyetçi Cephe Hükümetleri ve Atatürkçü olduklarını iddia eden ama Atatürkçülüğe en büyük ihanetleri yapan 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri açmıştır.

İdeolojisini Atatürkçü olarak tanımlayan, CHP tarafından milletvekili yapılmış olan, askerlikten ayrılma bir politikacının Mehmet Ali Çelebi’nin, iktidar partisine katılması bu sürecin bireysel düzeydeki bir devamıdır.

Üstelik bu katılmasına gerekçe olarak Atatürkçülüğünü kullanması, tarihe, bilime, akla, mantığa aykırı bir davranıştır:

Ancak ilkesiz ve çıkarcı bir siyasete, Atatürkçülüğün siyasal menfaat için istismarına bireysel bir örnektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları