Elçin Poyrazlar

Baylar, bayanlar ve yanlışlar

25 Ağustos 2020 Salı

Ekrandaki aşırı makyajlı, dekoltesi derin, genç kadın gözlerini hırsla kısarak ‘Göreceksin üç aya o taşlı yüzüğü parmağıma takacağım’ diyor. 

Karşısındaki kadın da arkadaşının ‘projesini’ heyecanla onaylıyor ve saçını arkaya atarken ‘Her kadının kariyer yapma gibi bir amacı olmak zorunda değil’ gibisinden bir şeyler savunuyor.

“Her kadının kariyer yapma gibi bir amacı olmak zorunda değil” gibisinden bir şeyler savunuyor.

“Esas kızın” hedefi başarılı bir doktorla evlenmek ve bunu gerçekleştirmek için için çapkın bir “playboy” komşusundan erkeklere dair tavsiyeler almaya başlıyor. Erkek komşu ise kendi hayatını onu evlendirmeye adamış annesinin dırdırından kurtulabilmek için genç kadını birkaç günlüğüne sevgilisi rolü oynamaya ikna ediyor. 

HAFİF AMA

Yanlış anlamalar, beklenmedik yakınlaşmalar, hedefe gidilen yolda keskin duygusal dönüşler ve erkek-kadın çatışmasına örneklerle dolu bu tür romantik komedi kurgusunun onlarca örneğini daha önce izlemiştik. 

Kadını evlilik delisi olarak resmeden, bir kadının nihai ve en yüce hedefinin bir erkek “tavlamak” ve onu sıkı sıkı elinde tutmak olduğu mesajını gözümüze sokan hafif ve bayağı yapımları gerçek hayatın sıradanlığından ve ağırlığından kaçmak için izlemek şaşırtıcı gelmeyebilir. 

SİZE YUTTURUYORSA?

Ancak o ekrandaki hayali dünya ya sizi bir şekilde yontuyor, kafanıza yerleşik doğruları kazıyor ve mevcut düzenin ilacını bol şekerle size yuttuyorsa?

Bir insanın değerleri sadece aile ve çevresi tarafından şekillenmiyor. Beğenilerimizi, bazı doğrularımızı ve kendimizi bulmada masalların, oyunların, filmlerin, kitapların ve medyanın da rolü var. 

Virginia Woolf 1929’da “Kendine Ait Bir Oda” isimli uzun denemesinde kurmaca eserlerde kadınların, ya anneler ya kızlar, ama neredeyse istisnasız olarak erkeklerle ilişkileri üzerinden kurgulandığından söz eder. Jane Austen’ın kitaplarına kadar kadının karşı cins tarafından ve karşı cinsle ilişkileri üstünden “izlendiğini” anlatır. 

“Ve bu bir kadının hayatının ne kadar küçük bir parçasıdır” der. 

GERİ KAFALILIK DEĞİL

Film endüstrisinde kadınların ne kadar, nasıl ve hangi bağlamda yer aldığının değerlendirildiği Bechdel testi Woolf’un bu görüşüne atıf yapar. 

Amerikalı karikatürist Alison Bechdel’in 1985’teki bir çiziminde yer alan iki kadın arasındaki konuşma bu testin literatüre geçmesini sağladı. Bechdel testine göre bir filmde en az iki kadın olmalı, bu iki kadın birbiriyle konuşmalı ve bu sohbetin konusu bir erkek olmamalıdır. 

Tahmin edeceğiniz gibi sinema sektörü Bechdel testini asla geçemeyecek yapımlarla dolu. 

Bugün kurmaca eserlerde kadını bir erkek üzerinden ya da onun uzantısı olarak sunmak sadece geri kafalılık değil, üstelik gerçek hayatı iyi okuyamamak demek. 

İş dünyası, mimarlık, mühendislik, siyaset, tarih, eğitim, sanat ve edebiyat alanlarında binlerce değerli kadın ve başarı örnekleri önümüze serilirken, genç kızları “evlilik cadısı” şablonuna sokmak kötü niyetli bir tembellikten öteye gidemiyor.

Hayatımızın bu küçük parçasını varoluşumuzun merkezine yamamaya çalışmak da öyle. 

Sürekli konu edilen “bayları” bir kenara bırakarak “bayanlarla” ilgili kadınların doğrularını anlatmanın zamanı geldi de geçiyor bile.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları