Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İki adam rejimi
Her devlette ağırlık merkezleri ve bu ağırlık merkezlerinin işleyişini belirleyen ilkeler vardır. Gücün yoğunlaştığı yerlere ve gücün kullanılma şekline bakmak, rejimin yönünü anlamak açısından da faydalıdır.
Artık tartışılacak yanı yok: Bizde yeni sistemle birlikte devletin ağırlık merkezi Saray’a, yani cumhurbaşkanına kaydı. Yürütme tekliği adı altında, yasamanın ve yargının büyük oranda Saray’a bağımlı hale getirilişini 16 Nisan Anayasa Referandumu belirledi.
Uygulaması ise 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra başladı.
Diğer yandan 24 Haziran’dan beri Erdoğan, devleti Saray etrafında yeniden örgütler ve etki alanını anayasa değişikliklerindeki muğlak ifadelere ve denetimsizlik keyfiyetine dayanarak genişletirken, kendisi dışında tek bir yürütme organının etki alanını daha pekiştirdi.
Bildiniz: Başında damadı Berat Albayrak’ın bulunduğu Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın. Nasıl mı?
Erdoğan, göreve gelir gelmez bir kararnameyle ekonomi alanındaki bakanlıkların sayısını azalttı; yetkilerini ise büyük oranda tek çatıda topladı. Üstüne de Hazine Müsteşarlığı’nı kapattı. Böylece ekonomi bakanlıklarının birçok yetkisiyle birlikte Hazine’nin yetkilerini de yeni bakanlıkta, yani Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda birleştirdi. Özetle yeni sistemde öncelikle ekonomiyi doğrudan Saray’a bağlayan bir “süper bakanlık” yaratıldı. Başında da elbette Damat Albayrak vardı.
Ekonomiden güvenliğe
Ekonomideki bu güç yoğunlaşmasını Albayrak’ın güvenlik alanında da belirleyici hale gelmesini sağlayacak kararnameler izledi. Erdoğan, Temmuz 2018’de yayımladığı bir kararnameyle Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı Yüksek Askeri Şûra üyesi yaptı. Böylece ülkenin borçlarından ve gelirlerinden sorumlu isim, askeri alanda komuta kademesini, terfi ve emeklilikleri belirleyebilecek bir etki gücünün de parçası yapıldı. Ekonomide elde ettiği olağanüstü belirleyicilik, güvenlik alanına da taşındı.
Aynı dönemde, Milli Güvenlik Kurulu’na üye olmasa bile davet üzerine bazı bakanların çağrılması da kararlaştırıldı. Kararlaştıran belli; sizce çağrılması düşünülen bakanlar arasında öne çıkan kim oldu? Bildiniz, yazmayayım.
Eylül ayına geldik. Elde kalan, borçlanmada teminat olsun diye tek havuzda toplanan varlıklarımızla bir Varlık Fonu oluşturulmuştu önceden. Erdoğan yayımladığı bir kararla kendisini Varlık Fonu başkanı, Albayrak’ı da başkan vekili olarak atadı. Yani fiili başkan olarak ve olağanüstü yetkilerle donatarak.
Aylardan ekim oldu; yine bir Cumhurbaşkanı kararnamesi yayımlandı. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın yapısı değiştirildi; Savunma Sanayii İcra Komitesi üyeliğine bilin bakalım hangi bakanlık, yani hangi bakanın ismi eklendi? Bildiniz, yine yazmıyorum.
Son örneği, 7 Ağustos tarihli yeni CB kararnamesi. Hazine’nin yerli ya da yabancı şirketlere ortak yapılabilmesi için yetkilendirilmesini düzenliyor ilgili kararname. Hazine ve Maliye Bakanlığı iç örgütlenmesinde de önemli değişiklikler yapıyor. Birçok açıdan Albayrak’ın yetkileri bir adım daha genişletiliyor. Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması süreciyle de birleşiyor bu yeni güç merkezileşmesi olgusu.
Özetle yeni sistem Erdoğan’ı, Erdoğan ise Albayrak’ı güçlendiriyor. Güç merkezileşmesi, asil ve vekil olarak, hiyerarşik açıdan iki kişide yoğunlaşıyor. Bu tekelleşmiş etki kapasitesi, askeri terfilerden savunma endüstrisinin yönüne, halkın kamusal kaynaklarının nasıl kullanılacağından salınacak yeni vergilere kadar uzanan alanda, geride kalan tüm bakanlık ve kurumları silikleştirerek yayılıyor, bir aile etrafında devletleşiyor.
Erdoğan, Albayrak’ın devletteki etki sahasını kararnamelerle genişletiyor. Kararnameler kanun yerine geçiyor; ama kanunların her maddesinin gerekçesi yayımlanırken, kararnamelerin gerekçeli açıklamaları yok. Bu nedenle Damat Berat Bey’in hangi gerekçelerle devlette bu kadar farklı alanda bu kadar geniş etki ve yetki alanına sahip kılındığını öğrenmemiz de mümkün olmuyor.
Öyleyse bu aşamadaki en anlamlı soru şu: Bu bakanlığa başka bir isim atanmış olsa, aynı yetki genişletme kararnameleri yine bu şekilde arka arkaya çıkar mıydı? Vereceğiniz yanıt, Türkiye’de devletin tüzel, hukuksal bir kişilik olmaktan daha da uzaklaşıp uzaklaşmadığı yönündeki sorunun da yanıtı olacaktır.
Ekmeğimizi, aşımızı, işimizi ilgilendiren kararlar milletin mi yoksa bir ailenin mi tekelinde olmalı? Bir asır sonra geleceğimizi ise yine bu soruya vereceğimiz yanıt belirleyecektir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!