Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
23 Haziran için ‘Adalet İttifakı’ önerisi
Strateji nedir? Askeri tarih alanındaki çalışmalarını keyifle okuduğum Mehmet Tanju Akad, “Strateji Üzerine” adlı kitabında stratejiyi “belli bir amaca ulaşmak için kullanılan yollar” olarak tanımlıyor. Dolayısıyla önce bir hedef gerekiyor; sonra da bu hedef için seferber edilebilecek araçların saptanıp en verimli şekilde kullanılması ve bu hedefin karşısında duran kuvvetlerin olabildiğince yalnızlaştırılması.
Lawrence Freedman ise epey hacimli Strateji kitabında strateji olgusu için şöyle diyor: “Bir durumdan elde edilecek sonucun, başlangıçtaki güç dengesinin düşündürdüğünden daha fazla olmasını sağlar. Yani güç yaratmanın sanatıdır.”
Neden böyle bir giriş yaptım?
Çünkü 31 Mart öncesine göre iktidarın stratejisinin daha belirgin, muhalefetin stratejisinin ise daha dağınık ve şahsileşmiş olduğunu gözlemliyorum.
İktidarın 23 Haziran stratejisinin üç ayağı var: Mağduriyet iddiasını ele geçirmek; İmamoğlu’nu yalnızlaştırarak yıpratmak ve son olarak da halkın gerçek sorunları dışında, ucu yine beka meselesine uzanan suçlamalarla odağı dağıtmak, tartışma alanını olabildiğince genişletmek. Habertürk’teki program da bunun yansımasıydı.
Başarılı olur veya olmaz, ancak bu bir stratejidir. Muhalefetin bu kez böyle bir stratejisi yok; iktidarın kurduğu oyuna yanıt vermeye çalışan bir zemine sıkışıldı. Buradan çıkmak gerek. Ne yapmalı?
Öneriler
Çok basit: Rakip konu alanını genişletiyorsa bunu daraltmak; rakip İmamoğlu’nu yalnızlaştırmaya çalışıyorsa, İmamoğlu’nun yanındaki ittifakları genişletmek lazım.
İlk ayak için önce tartışma zeminini yeniden ele geçirmek; sadece YSK kararının yarattığı haksızlığa, çelişkilerine odaklanmak ve 31 Mart’tan bu yana daha da kötüleşen ekonomik tabloya vurgu yapıp bu temeldeki vaat ve projeleri merkeze almak gerekiyor.
Konuşulması, anlatılması gereken şey belli: YSK hem kısa hem de gerekçeli kararında bazı sandık kurullarının usulsüz oluşturulduğunu söyledi. Fakat aynı sandık kurullarının önünde gerçekleştirilen seçimde, aynı zarfa konan diğer üç pusulayı, yani ilçe belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği ve muhtarlık seçimlerini iptal etmeyip sadece büyükşehir sonucunu iptal etti. AKP de YSK de bu çelişkiyi anlatamıyor; anlatamadığı için de konuşulmasını istemiyor. Niye tüm pusulalar değil de tek pusula iptal edildi? AKP kazansaydı da iptal edilecek miydi?
Öyleyse her yerde vurgulanacak tek mesele bu olmalı, ana strateji bunun etrafında örülmelidir: İmamoğlu seçimi kazanmış, AKP ve YSK eliyle hakkı elinden alınmıştır. İki haftadır iktidar, muhalefeti bu alandan uzaklaştırmayı başarmış görünüyor.
Diğer yandan hatırlayalım: CHP Adalet Yürüyüşü başlatmış, İstanbul’da dev bir mitingle tamamlamıştı. O rota yarım bırakıldı. Oysa şimdi somut bir adaletsizlik İstanbul halkını bu kadar açıktan etkilerken bütün kampanyanın ‘adalet’ ana talebi etrafında örgütlenmesi için zaman da, zemin de çok uygun. İktidar bile yeni yargı paketiyle ülkedeki adaletsizlikleri itiraf etmişken hem de. Bir bakıma kampanya, toplumun farklı kesimlerinin kendi hayatlarında yaşadıkları adaletsizliklerle İmamoğlu’na dönük adaletsizlik arasında bir özdeşlik kurulmasını sağlayacak, farklı adaletsizlikleri birbirine ekleyecek ortak bir “Adalet İttifakı” temeline çok rahatlıkla oturabilir, geç değil. İşyerinde, sokakta, adliyede, okulda adaletsizlik herkesin sorunu değil mi? Ana fikir ‘adalet’ olmalı.
Gelelim ikinci ayağa: İktidar kendi yalnızlığını aşmak adına İmamoğlu’nu yalnızlaştırma stratejisi izliyor. Oysa bu seçimde ortaya çıkan adaletsizlik, DSP’den BTP’ye, DP’den bağımsız sosyalist adaylara kadar farklı partileri, resmi karar olsun ya da olmasın İmamoğlu etrafında seferber olmaya yöneltiyor. Dolayısıyla partiler alanında Saadet tabanını ve Kürt seçmenleri de büyük ölçüde kapsayacak bir ‘Adalet İttifakı’nın İmamoğlu etrafında görünür kılınması için koşullar uygun. İmamoğlu bu partileri, adaylarını bayram vesilesiyle ziyaret edebilir, tek tek ya da toplu olarak bir “ortak ilkeler” bildirisi için talepler alarak onlarla birlikte ilan edebilir. İktidar İmamoğlu’nu İYİ Parti’nin adını anmadan sadece CHP adayı olarak sunuyor; İmamoğlu bu önerimle en geniş, partiler üstü ‘Adalet İttifakı’nı İstanbul seçimi üstünden kurarak geleceğe bir hat çizmek ve yalnızlaşmayı aşmak için değerlendirebilir. Bu hem iktidarı yalnızlaştırır, hem de kampanyanın şahsileşmiş görüntüsünden çıkılmasına, ilkeli-programlı bir ittifak düzlemine geçilmesine vesile olabilir. “Ben tek başıma herkesi ikna ederim”den fazlası gerekiyor çünkü.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!