Cüneyt Arcayürek

Dünden Bugüne Değişmeyen Kafalar!

21 Aralık 2014 Pazar

Devir değişiyor. Fıkraların içeriği değişmiyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarıydı.
Ankara treninin yemek vagonunda hem içiyor
hem konuşuyorlardı.
Biri sordu:
“Acaba bu memleketin ne kadar aydını var?”
Yahya Kemal yanıtladı:
“İki vagon… Biri Haydarpaşa’dan Ankara’ya giderken öbürü Ankara’dan Haydarpaşa’ya döner.”
Ya bugün? Hele AKP iktidarında.
Orta halli ama AKP döneminde zengin olmanın yollarını bilen biri Haydarpaşa’dan trene biner.
Ankara’da birkaç milyon dolarlık bir çeki AKP Genel Merkezi’ne bırakır, oradan bazı bakanları dolaşır ve...
...Aynı günün akşamı Ankara’dan Haydarpaşa’ya daha zengin olarak döner.

***

Üstelik AKP iktidarlarında fazla münevvere (aydına) da gerek yok.
Zengin olmanın yolunun AKP Genel Merkezi’nden ya da paraya aç kimi bakanların çalışma odalarından geçtiğini bilen birinin, birkaç üniversite bitirmeye ya da yabancı diyarlarda tanınan bir aydın olmaya da ihtiyacı yok!
İtibarın bankadaki hesaplarla ölçüldüğü bir devir yaşıyoruz.

***

Üstüne üstlük, devlet olanaklarını kullanarak bugününü ve çocuklarının geleceğini güvence altına almak için rüşvet alanları ya da bir yolsuzluğa yardım edenleri bugün istediğin kadar eleştir.
Gün ve devir geçer. Üç beş yıl sonra bir bakarsınız, başbakanlığı sırasında anormal zenginliğinin kaynağını bir türlü açıklayamamış, demokratik yöntemlerle bu görevden alınan birinin, tertemiz vatan evladı olarak, müşteki sıfatıyla savcılığa ifade verdiğine tanık olabilirsiniz.
Rüşvet aldığı kanıtlanan menkul ve gayrimenkullerinin kaynağını açıklayamayan, ister erkek ister kadın olsun.. o siyaset adamına bugün eski günlerini anımsatan tek bir Allah’ın kulu bulamazsınız bu ülkede.
Hatta onlar sonradan zenginlik öyküleriyle medyada baş köşelerde olabilir ve o günleri anımsatanlar çağ dışı kalmış diye eleştirilir de...

***

Önceki gün, bu ülkenin başlıca ödüllerinden biri olan Sedat Simavi Ödülü’nü kazanan Prof. Güngör Uras’ın, Başbakan’ın açıkladığı kamuda tasarruf önlemlerini analiz eden yazısının son paragrafındaki öykü, yalnız ekonomimizi değil, bence demokrasimizin hızını da anlatıyor:
Hoca, ekonomi alanında Başbakan’ın açıklamaları için “Bunlar olur mu” diye sorduktan sonra, pekâlâ demokrasimizi de anlatan şu hikâyeyi yazıyor:
Topal karınca almış başını gidiyormuş. “Nereye” diye sormuşlar.
“Hacca gidiyorum” demiş. “Bu halinle hacca nasıl ulaşırsın?” dediklerinde, “Ulaşamasam bile yola çıkmıştı derler” cevabını vermiş.

***

Sağa sola bakınız. Bu ülkeyi kurtaran, yeni Türkiye adıyla yeni ufuklar açtığını iddia eden, hatta ve hatta bu ülkeyi Mustafa Kemal’den kurtaran bizleriz diye aramızda da değil, başımızda gezenlere rastlamıyor musunuz?
Cumhurbaşbakan’ın, Başbakan’ın TV’lerdeki yüzlerine bakınca şu fıkrayı anımsamaz mısınız:
Hakkında çok dedikodu yapılan bir siyaset adamıydı.
Bir gün, ciddiyetini suratına maske gibi takmış ağır adımlarla içeri girerken sordular:
“Niçin kaşlarını çatıyor böyle?”
Akbaba mizah dergisinin sahibi Yusuf Ziya Ortaç fısıldadı:
“Namuslu desinler diye!”

***

Bugün yaşananları, yaşatanları anımsatan geçmiş günlere ait fıkralar bitip tükenmez.
Zira devir değişiyor. Yöneten, iktidardan nemalanan kafalar, huylar değişmiyor.
İyi pazarlar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları