Çiğdem Toker

Kurbanları Suçlamak

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Semanur Parlaküşer 10 yaşındaydı.
Kısacık ömründe muhtemelen “cari açık” lafını hiç duymamıştı.
Müteahhidinin, “Cari açığı kapatacak” diye övündüğü Alkumru Barajı, küçük bedeninin son durağı oldu.
Ölümden dönen Ercan Olgun, faciayı DHA’ya şöyle anlatıyor:
“Öyle bir felaket hayatımda görmedim. Önce kızım suya kapıldı, onu kurtardım. Sonra geri döndüm; bu sefer eşimi, oğlumla çıkardık. Tabii o arada nefesimiz tükendi, diğerlerini kurtaramadık. Diğerleri de kenetlendi, birbirlerinin elini tutarak kelime-i şehadet getirerek orada beklediler.”
Müteahhit şirket içinde bol bol “prensip”, “TEİAŞ”, “türbin” kelimesi geçen uzun ve teknik açıklamasında şöyle diyor:
“Prosedürlerimiz gereği siren ve anonslarla da uyarılar yapılmasına rağmen maalesef bu çok üzücü durum meydana gelmiştir.”
Ercan Olgun ise “üzücü olay”ı anlatırken, “Kesinlikle hiçbir siren sesi duymadık biz. O siren sesini duymuş olsaydık, herkes oradan çekilecekti. O çocukların çığlıkları kulağımda” diyor.

***

İki anlatım yan yana okunduğunda, inandırıcı olan Ercan Olgun’un cümleleridir.
Sebebi basit:
Siren sesi duyan bir topluluk, hiç kıpırdamadan neşe içinde pikniğini sürdüremez.
Bu, yaygın hukuk tanımıyla “hayatın olağan akışı”na aykırıdır.
Tabii ki o devasa mühendislik yapımının içine bir “siren” konulması unutulmamıştır.
Ama yöre sakininin “benim” dediği bir coğrafyada ve piknik yapmasına elverişli bir doğa ortamında 465 milyon dolarlık bir yatırım yapıyorsanız, oraya o insanların toplanmasını önlemek, yasak bölge olmasına karşın toplandılarsa da doğru zamanda ve can korkusu yaratacak kadar güçlü etki yaratacak siren sistemi kurmak zorundasınız.
Açılış törenine bütün devlet erkânının katıldığı bu projede, piknikçiyi korkutacak bir siren kurulmadığı anlaşılıyor...

***

Zira o yatırımı yapanlar, kendilerini “vatansever” ilan eden siyasi iradenin, böylesi “üzücü durum”larda, şirketin hukuki sorumluluğunu aramayı aklına bile getirmeden, önce kurbanları suçlayacağından neredeyse eminler.
Nitekim, bu bilinçaltının -dolaylıkanıtını Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun sözlerinde görüyoruz:
“Bir kısım vatandaşımız dereden çıkamamış. Herhalde ‘bana bir şey olmaz’ diye düşündüler.”
Bu kadar...
Bugünlerde, yayımlanmayan Resmi Gazete kararları, eşine daha önce rastlanmamış devir-teslim töreni haberleriyle, fiilen başkanlık sistemine geçildiğini tartışıyoruz.
Bu ülkedeki asıl rejim değişikliği; iktidar paydaşlığıyla “kurbanların suçlandığı” bir sistem üreten; nehirler, ormanlar, göller, tarihi siluetler üzerinde hükümranlık kuran müteahhit dokunulmazlığıyla gerçekleşti.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları