Ya İstiklal ya ölüm

21 Mart 2016 Pazartesi

Ülkemin halinden hiç bu denli utanmamıştım. Memleketi yöneten siyasal İslamcı hükümet, İncirlik’i ABD’ye açma karşılığında IŞİD’e karşı koalisyonun tam üyesi olup, ilk iş olarak Kandil’i vurduğunda; yani 2015 Temmuzu’ndaki Suruç katliamının ertesinde yazmıştım. Fail IŞİD iken, 7 Haziran seçim yenilgisinin intikamını çatışmasızlık sürecini bitirip Kürt cephesini açarak almaya başladıklarında… Yazımın başlığı, “Cehenemin kapıları stratejisi”ydi. Suriye’de rejim değişikliğini becerememenin hırsıyla uyguladıkları savaş stratejisini, Kürt sorunu üzerinden memlekete taşımaya karar verdikleri aşikârdı. Nitekim 10 aylık süre bizi “cehennemin kapılarından sokmalarına yetti!

***

20 Temmuz 2015 Suruç katliamı.. 33 ölü, 100’den fazla yaralı.
10 Ekim 2015 Ankara Gar katliamı..107 ölü, 500’den fazla yaralı.
12 Ocak 2016 Sultanahmet katliamı..10 ölü, 15 yaralı.
17 Şubat 2016 Ankara Merasim Sokak katliamı.. 29 ölü, 61 yaralı.
13 Mart 2016 Ankara Kızılay katliamı.. 36 ölü, 125 yaralı.
19 Mart 2016 İstanbul İstiklal Caddesi katliamı.. 5 ölü, 36 yaralı.
Altı ayda salt IŞİD’e mal edilen radikal İslamcılarla ikisini TAK’ın üstlendiği katliamlarda ölü sayısı 220. Buna 7 Haziran öncesi 5 Haziran’da HDP mitinginde 5 insanın canını alan 400’e yakın insanın yaralandığı Diyarbakır katliamını eklemeliyiz. İşaret taa o zaman çakıldı zira.
Peki, mağdur kim? Yine onlar! Üzerinde bomba taşıyanları engellemek yerine “barış istediler” diye eli kalem tutanları “terörist” ilan etme peşinde koşanlar…

*** 

Sokaklarımız “intihar saldırısı turizminin” beşiği olmuşken, tek yaptıkları nafile zirveler düzenlemek, gazetecileri içeri tıkmak, sosyal medyaya karartma ve algı operasyonları… Demokratik ülkelerde seçilmiş yetkililerin vatandaşlarına sorumlulukları esasken, bizde tek bir yetkili dahi istifa etmedi/ettirilmedi!
Elin Almanı, Amerikalısı vatandaşları için tehlike sinyalleri verirken, bizi düşünen yok! Küçümseyici nazarlarla yabancı düşmanlığı devşirmeye çalışan “çamur medyasından” utanma bekleyecek değiliz. Lakin memleketin en güzide kentinin valisi, elâlemi, “teyide muhtaç duyumlarıyla”, “kaynağı ve amacı kuşkulu sansasyonel ve gayriciddi haber ve söylentiler yaymakla” itham ediyorsa, “sokakta can vermemeyi” beklersiniz.

*** 

Beyoğlu saldırısında hayatlarını yitirenlerden üçü İsrailli, birisi İranlı. Son beş yılda kendimize diş biletmeyi becerdiğimiz, ikisi de birbirine düşman iki ülkenin vatandaşları… Bir zamanların “model ülkesinin” sokaklarında radikal İslamcı katliamı ancak “stratejik sığlığın” bu denli tezahürü olabilirdi! Lakin “Yabancılar öldü ama onlar da insan” söylemi tutturan bakanlarımız, İsraillilerin ölmesine sevinen AKP’li yetkililer var. İlişkileri tamire yöneldiğimiz İsrail, sözlerini “kötülük ve nefret yüklü, insanlık dışı” diye niteleyip özür talep ediyor ya, güzide televizyon kanallarımızda tek satır haberi yok. Utanmayacağız da ne yapacağız!

*** 

Savaşın çoktan yangın yerine çevirdiği doğuda dumanlar yükselmekte. Biz evlerimizden çıkmaya korkarken, Kürt asıllı vatandaşlarımızın çatıları tepelerine çöküyor. 59 şehirde olağanüstü hal uygulamalarına gidildi. Ciddi insan hakları ihlalleri, toplu cezalandırma örnekleri var. Binlerce çocuk okula gidemez halde. Sağlık Bakanı’na göre 355 bin insan yerinden yurdundan olmuş. Sivillerimiz ve savaşa sürülen asker ve polislerimiz ölüyor. Bu savaşı başlatanlar ise milletin seçtiği vekilleri Meclis’ten atmak için “dokunulmazlık hinlikleriyle” iştigal etmekteler.
AB’yle “Kayseri pazarlığı” yürüten liderlerimiz, savaşın tam gaz aldığı toprakları Suriyelilerin “tampon bölgesi”ne çevirmiş olmakla övünebiliyorlar.

*** 

Yeni Osmanlıcı, Pan İslamist hayaller eşliğinde komşuda silah zoruyla rejim değişikliği ekenlerin tek biçebileceği istikrarsızlık ve ölüm! Bu ahval ve şerait içinde bize utanmakla yetinmeyip “Ya istiklal ya ölüm” demenin düşeceği günlerin eşiğindeyiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları