Can’ın ayağı uğurlu geldi

30 Mart 2016 Çarşamba

Diyarbakır’ı merkezine alan “Haber Nöbeti” girişimimizin kapanışını, dün Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’ın da katılımıyla genç meslektaşımız Beritan Canözer’in duruşmasıyla yaptık. Ve 16 Aralık’tan bu yana yok yere cezaevinde tutulan Canözer’in tahliyesine karar verildi. Maalesef bu beraat anlamına gelmiyor. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama tutuksuz devam edecek.
Tıpkı Can’ın ve Erdem’in olduğu üzere Beritan’ın yargılanması vesilesiyle de Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü ile adalet mekanizmasındaki ucubik haller bir kez daha gözler önüne serildi.

*** 

Beritan 16 Aralık 2015’te Sur’da sokağa çıkma yasağını protesto gösterisinde haber takibi yaparken, “fazla heyecanlı davrandığı” gerekçesiyle “şüpheli” bulunmuştu. Ofis semtinin ortasında “beyaz Toroslar”ın 21. yüzyıl versiyonu bir “Ford Ranger”a bindirilerek gözaltına alınmış, ertesi günü de tutuklanmıştı.
Gazeteciliğin şevk ve heyecanla yapılmasının değerini idrak edemeyen zihinler için sıradan bir durum olsa gerek! Ancak davanın hukuki çatısı da akıl sır alacak gibi değil.
Beritan, dava dosyasında hiçbir kanıtı bulunmayan “örgüt üyeliğiyle” itham edilmekte. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmen savunmasını yapması için bir uçakla yollanmasına dahi tenezzül edilmedi dün. Yargı kararına uymama hakkını kendinde görebilen Bakırköy Kadın Cezaevi’nin yönetiminin korkacak bir şeyi yoktu! Beritan da zorunlu hallerde kullanılan SEBSİS’i boykot ederek görüntülü yayına çıkmadı, biz de yüzünü göremedik. Neyse ki davanın neresinden tutsanız elinizde kaldığından olsa gerek, savcılık tutuksuz yargılama için tahliye talep etti.

*** 

Peki, bu genç kadın niye yargılanıyor? Neye dayanarak “örgüt üyeliğiyle” itham ediliyor. Nasıl oluyor da üç aydan fazla demir parmaklıklar arkasına tıkabiliyorlar?
Elinde kamerasıyla bir yürüyüşü izlemesi “olağan şüpheli” olması için kâfi! Gözaltına alındıktan sonra birdenbire “göstericilerle hareket edip onları yönlendirmekle” itham ediliveriliyor. Yargılanmasına delil yapılanlar haber takipleri sırasında aldığı notlar. Mesela, “Her savaşta en çok kadınlar etkileniyor…” gibi cümleler. Yahut görüştüğü milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşları yetkililerinin isimleri. Yani gazetecilik faaliyetinin doğrudan ürünleri…

*** 

Beritan henüz 21 yaşında. Adli sicil kaydı temiz. 2011’de yasal olarak kurulmuş kadın haber ajansı JİNHA’nın 18 aydır kadrolu elemanı. Yasadışı hiçbir faaliyeti tespit edilmemiş. Sosyal medya paylaşımlarında kimseyi şiddete teşvik eden bir şey yok. Zaten hiç yargılanmaması gerekirken, cezaevinde geçirdiği üç aydan fazla süre yetmezmiş gibi şimdi de tutuksuz yargılanacak.

*** 

Beritan’ın başına gelenler, hepimizin başındaki belanın tezahürü. Biz bunları Can Dündar’dan, Erdem Gül’den, attıkları tweetler yüzünden yargılanan onlarca meslektaşımızdan biliyoruz. “İslamofobi ile mücadelede hoşgörü bayrağı kılınması gereken” bir çizimi yayımladık diye benim ve meslektaşım Hikmet Çetinkaya’nın başımıza sarılan Charlie Hebdo davasından biliyoruz.

*** 

Gazetecilik, hükümetlerin icraat ve tasarruflarının sorgulanmasını içerir. Kamu adına bir nevi denetim görev addedilir. Yönetim üzerinde kamuoyu baskısı oluşturulması için bir zemin işlevi de görür bu meslek. Elbette demokrasilerde.. Misal Ortadoğu’nun monarşik dikta rejimlerinde “propaganda çerezi” olmanın ötesine geçmez. Türkiye’nin de artık bunlardan farkı kalmadı zaten. Eli kalem tutan akademisyenlerin salt barış istedikleri için düşünce suçundan yargılandıkları bir memleket artık Türkiye. Etiketi bu işte! Ve “düşünce suçunun” bizatihi kendisine değil de olsa olsa “düşünce suçundan tutuklu yargılanmaya” itiraz edebilen akademisyen bir Başbakanımız var. Daha ne isteriz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları