Çağatay Güler

Bir Belediye Cinayeti

22 Ağustos 2013 Perşembe

Bize özgü uygulamalar geliştirme huyumuz vardır. Sözgelimi arabasının dörtlülerini yakan, özel bir park ayrıcalığı kazandığını düşünür ve yakar dörtlüleri kaçar. Akıllılarımız oturur, bilim harikası bir “Gürültü Yönetmeliği” hazırlar; uygulanması mümkün olmayan karmaşık kurallar getirirler, kendilerince ağır yaptırımlar da ekleyip. Oysa sonunda anlaşılır ki duvara “Bu işyeri işitme sağlığınıza zararlıdır” levhası asarsanız yönetmeliğin hiçbir hükmü kalmayacaktır. Görme engelliler ne yapacak deseniz onun da çaresi vardır. Kapıdan girerken bir de sesli uyarı sistemi eklersiniz “Görme engelli vatandaş senin de işitme sağlığına zararlıdır!”

Belediye başkanlarımız iyi kötü dünyayı gezerler. En azından “kardeş kentleri” görmüşlerdir eninde sonunda. Böylece “Verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz” açıklaması keşfedildi. Bu çağcıl yaklaşım kısa süre sonra “sürekli taciz hakkı” olarak algılanır oldu. Asın o tabelayı ondan sonra açtığınız çukuru haftalarca kapatmayın. Yığdığınız molozu yele sele emanet edin gidin. Akıp giden ayların üfürüp süpürmeyeceği hangi yığın vardır ki!

Bütün bunlara toplum olarak alıştık. Hatta böyle davranan belediyelerin görevini yaptığını bile varsayanlarımız olabiliyor. Ama şimdi yeni bir tutum sergilenmekte... Birden bir anons duyuyorsunuz sonuna kadar açılmış hoparlörden, pürüzsüz bir hanım sesi: “Saygıdeğer kent halkı! Sizlerin sağlığı için ekiplerimiz ilaçlamaya başlamak üzeredir. Bebek ve yaşlıları koruyunuz!” Anons biter bitmez püskürtme aracının homurtusu devreye girer. Nasıl olsa seçmenlerin aklına “damardan” girilmiştir. Bir kez ne yapılıyorsa “saygıdeğer halkımızın sağlığı için” yapılmaktadır! Püskürtülen meğer zehir değil “ilaçmış”! Sonra gerekli koruma uyarısı da yapılmış bulunmaktadır! Halkımız ilaçlama bölgesindeki kahvelerin önündeki masalarda çaylarını yudumlarken “Çalışıyor abi bu adam!” diyecektir.

İlaçlama personeli saçma sapan bir bez maske takmış olarak havaya püskürte püskürte dolaşmaktadır. Bu maskelerin insanı kuş gribinden, püskürtülen ilaçtan, “her türlü görünmez beladan ve belki de nazardan” koruduğunu biz keşfettik. Takan işçi korunduğunu zanneder. Buna “yalancı güven duygusu” denir ve çok tehlikelidir. Maskeye rağmen zehri solumaktadır. Püskürttüğü ilaç saçına başına yağmaktadır ve zehri akşama evine taşıyacaktır. Geri kalan bir metre uzaktaki masada çayını yudumlayanların üzerine ve çayına yağacaktır. O sırada herhalde yaşlılar, bebekler, hamileler özel koruyucu maskelerini takmışlardır!

 

Püskürtülen zehir

İkincisi sağa sola püskürtülen zehir parklardaki çimlerin üzerine yağmaktadır. Diğer ülkelerde çok özel durumlar nedeniyle böyle bir ilaçlama yapıldığında, ilaçlanan bölge sarı bir şeritle çevrilir ve uyarı tabelasında “Dikkat ilaçlama yapılmıştır. İkinci giriş zamanı şu gün şu saattir” yazar. “İkinci giriş zamanı” insanların o bölgeye girebileceği tarihtir ve püskürtülenlerin “en zararsız” sanılanı için bile en az kırk sekiz saattir. Oysa on dakika sonrasından itibaren orasının ilaçlandığından kimsenin haberi olmayacağı için anneler çocuklarını çimlerin üzerine bırakacaktır. Kimi emeklesin, kimi koşup oynasın diye. Küçük çocuklar ellerini çok sık götürürler ağızlarına, bulaşan avuç avuç zehirle birlikte.

Bu uygulamaya “belediye cinayeti” demem abartı mı? Otuz yıldır bütün bilimsel kaynaklar söz konusu püskürtmelerin ne sinek üremesine ne de başka bir şeye etkisi olduğunu söylüyor, ne söylemesi bağırıyor! Kısa sürede gelişen direnç de cabası. Giderek daha tehlikelisini, daha tehlikelisini püskürtmeleri bu nedenledir. İki çaresi var. Kapaklı çöp bidonları ve çöplerin en geç kırk sekiz saatte toplanıp uzaklaştırılması. Lokanta ve hastane atıkları için bu süre yirmi dört saattir. Neden kırk sekiz ya da yirmi dört saat? Sinek larvaları uygun ortamda bu süre içinde yumurtadan çıkarlar. Püskürtülenlerin sadece sinek ve böceklere zarar verdiğini ileri sürenlere söyleyeceklerimiz gazetenin tamamını bu yazıya ayırmamızı gerektirecektir.

Belediye Başkanlarının bütün bunlara rağmen bu cinayete neden engel olmuyorlar? Bir Başkan bana bunu şöyle açıkladı:

- Eğer ilaçlamazsak gördükleri her sineği bizim çalışmadığımıza yoruyorlar! İlaçladığımızda, etraf sinek kaynasa bile “elimizden geleni” yaptığımızı düşünüyorlar!
“Getirisi” her neyse bu cinayete değer mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir Belediye Cinayeti 22 Ağustos 2013
İcat Çıkarma! 16 Ağustos 2013

Günün Köşe Yazıları