Boğulacağımız lağım

17 Mayıs 2024 Cuma

“Şeytan en büyük günahları işleteceği zaman, onları önce sevap diye yutturmaya çalışır.” Bilen bilir; Shakespeare’in Othello’sunda geçer bu ünlü söz. Kadimliğiyle asırlardır bugünü selamlar.

İlk olarak Patronlar Dünyası’ndan Toygun Atilla yazdı: Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında “kumpas” kurmakla suçlanan Emniyet müdürlerinden biri, suç örgütünün avukatından 300 bin dolar rüşvet aldı. İddia o ki idari tahkikat sırasında da bu rüşveti “Menzil’e yardım topluyordum. Rüşvet değil, hayırlı bir iş için alınan paraydı” sözleri ile savundu.

Suçu böyle savunan o Emniyet müdürünün Menzilci olduğundan şüpheliyim lakin suçuna yaptığı kalkanın arkasında yalnız olmadığına eminim.

Arşiv işte, unutmuyor: Bundan sekiz yıl önceydi. Fİ Yapı adlı inşaat şirketinin patronu Fikret İnan, FETÖ’nün finans ayağına yönelik soruşturma kapsamında hâkim karşısındaydı. Savcı tutuklanmasını talep ediyordu. Sulh Ceza Hâkimi Hasan Akdemir sorguya ara verdi ve odasına çekildi. Orada, birazdan hakkında karar vereceği İnan’ın “FETÖ’cü olmadığını” ve bu nedenle onu serbest bırakacağını, işadamının avukatı Halil Canbolat’a söyledi.

Gelin görün ki...

Sorgu bittiğinde Fikret İnan “terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet”, “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından tutuklandı. Hemen ardından, İnan’ın avukatı tekrar hâkimin odasına girdi ve “Hani tutuklamayacaktınız” diye sordu.

Hâkim Akdemir de “Polis ve savcı 15 gün içinde yeni delil sunacak, eğer olmazsa bizzat ben bırakacağım” diye vaatte bulundu. Neler oluyordu? Bir hâkim ve avukat nasıl böyle bir diyaloğa girebilirdi?

"BEN ROBİN HOOD'UM"

Sonrasında neler olmadı ki... Fikret İnan gerçekten cezaevinden çıktı. İnan’ın tahliyesindeki hizmetlerinden dolayı hâkim Hasan Akdemir’in ise 1 milyon dolar istediği ileri sürüldü. Hatta, eğer o para verilmezse FETÖ şüphelisi işadamı yeniden tutuklanacaktı!

Gün geldi, tekrar cezaevine girmekle tehdit edilen FETÖ şüphelisinin avukatı hâkim Hasan Akdemir’le adliyede buluştu. Hâkim Akdemir odasının kapısını kapadı, televizyonun sesini açtı ve duyulan o ki şöyle dedi:

“Ben aslında 1 milyon lira istedim. Aracı kişi haberim olmadan miktarı 2 milyon 100 bin liraya çıkardı. İstediğim 1 milyon lirayı kendim için almayacağım. Hayır işleriyle uğraşan birisine vereceğim. Dört fakire 250 bin liralık birer daire aldırtacağım.”

Fikret İnan’ın avukatı itiraz edince ise, şöyle dedi hâkim Akdemir:

“Ben Robin Hood’um, zenginden alıp fakire veriyorum. Bizim cemaatimiz bu tür iyi işler yapıyor.”

Evet, adalet dağıtmakla görevli bir hâkim, cübbesinin gücünü kullanarak rüşvet almaya çalışıyordu. Bunu da “cemaatimiz” dediği Menzil cemaatinin bir “sofi”si, yani müridi olarak yapıyordu. Ve bu tablo, Türkiye tarihinin en tehlikeli örgütlerinden FETÖ ile mücadelenin perde arkasında yaşanıyordu.

Rüşvetlerin ardı arkası kesilmedi. Ve öyle bir noktaya vardı ki mesele...

Takvim yaprakları 18 Nisan 2017’yi gösteriyordu.

Olaydan haberdar olan savcılık ve Emniyet, suçüstü yapmak için Fikret İnan’dan yardım istedi. Öyle ki kendisinden rüşvet isteyen hâkim ile buluşmada İnan’ın pantolonunun içine iki ayrı ses kaydedici cihaz yerleştirildi.

Her şey o kadar trajikti ki...

Düşünün... Devletin yargısı ve polisi, halen Fethullahçı Terör Örgütü’ne üye olmakla ve örgütü finanse etmekle suçlanan bir işadamıyla işbirliği yapıp başka bir tarikatın müridi olan görevdeki bir yargı mensubuna suçüstü yapmak durumuna düşmüştü. Evet, çok acıydı!

Suçüstü yapıldı. Hâkim Hasan Akdemir tutuklandı. İfadesinde Menzilci olduğunu ve tarikata yardım ettiğini tekrarladı. Başka dosyalarda da rüşvet almakla suçlandı. Yıllarca yargılandı...

Demek istediğim...

Bu meselelerde rol alan şüpheli insanların kimliğinde yazan isimler önemli değil. Asıl yüzleşmekten korktuğumuz çok daha büyük bir lağım var. Yıllardır kokuyor ve artık taşmak üzere. Kurutmazsak hepimiz içinde boğulacağız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları