Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Vekil borsası ve terör propagandası
Bir yandan milletvekili transfer sezonunun açılışı; bir yandan Türk Tabipleri Birliği (TTB) başkanının PKK terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri hakkındaki kabul edilemez yalan ve iftiralarını, terör örgütünün kanalında dillendirmesi; bir yandan dış politika; bir yandan hayat pahalılığı ve işsizlik... Gündem yoğun.
İzliyoruz, milletvekillerini yeniden seçilme telaşı sarmış. Genel başkanlarının gözüne girme çabaları da bundan, suskunlukları da. Parti parti gezmelerinin nedeni de bu.
Biliyoruz, Cumhuriyetçi hekimlerin, Tıbbiyeli Hikmet geleneğinin temsilcisi doktorların tabip odası seçimlerine olan ilgisizliği, ilgili olanların da kendi aralarında güçbirliği yapamamaları, etkisiz kalmaları, yeterince örgütlenememeleri, TTB’nin yönetimine, HDP çizgisinde bir başkanın seçilmesinin önünü açtı.
Görüyoruz, milletimiz, emekçi halkımız, yoksul yurttaşlarımız, örgütlü demokratik mücadeleden uzak. O nedenle, İngiliz başbakanını 45 gün içinde istifa ettiren toplumsal tepkiden, siyasal mücadeleden, sendikal örgütlülükten bahsedemeyiz ülkemizde. Sağda veya solda, muhafazakâr veya devrimci fark etmez, sendikaların genel başkanları, sınıf mücadelesi vermek yerine, bir an önce kendilerine yakın bir siyasi partiden milletvekili olmaya çalışıyorlar, geçmiş örneklerde olduğu gibi.
AYDIN SORUMLULUĞU VE TUTARLILIĞI
Dün bir kez daha özlem ve saygıyla andığımız Cumhuriyet şehidimiz Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, yazılarında sıklıkla aydınların işlevini, sorumluluğunu ele alırdı. Düşünce tutarlılığının altını çizerdi. Hepsi de Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı olan numaracı cumhuriyetçilere, etnik ayrılıkçı bölücülere, din tacirlerine, iman bankerlerine, inanç hortumcularına karşı, kalemiyle mücadele ederdi.
Kışlalı’nın ölümünden bugüne, toplumsal yapımızda, siyasal yaşamımızda, aydın malzememizde hiçbir iyileşme olmadı. Tersine hepsi daha da kötüleşti. Çürüme, yozlaşma, yolsuzluk, yalan, iftira, köşe dönme hırsı, tutarsızlık daha da yaygınlaştı. Tüm kurumlarda tek adam zihniyeti kökleşti. Her yerde, tek adamın çevresine toplanan yandaş, kariyer budalası, ezik, karaktersiz tiplerin şakşakçılığı sayesinde, kurumlar daha da kimliksizleşti, etkisizleşti. Bu durum siyasetten üniversiteye, meslek odalarından sendikalara dek istisnasız her yere yansıdı, yaygınlaştı.
Cumhuriyetin devrimci, özverili, mücadeleci, yiğit aydınlarının sayısı azaldı. İç dinamiklerden çok dış dinamiklere güvenen, Batı’nın zorlamasıyla, dayatmasıyla atılan adımları “demokrasi” ve “ilerleme” adına savunan Tanzimat münevverlerinin sayısı arttı. O nedenle ülkemiz geçmişte, “Türkçe bilim dili değildir” diyen ve hiç utanmadan milliyetçiliğiyle övünen YÖK başkanı gördüğü gibi, Türkiye’ye emperyalist Batı’nın ve bölücü terör örgütünün diliyle saldıran meslek örgütü başkanı da gördü. Cumhuriyete “parantez, reklam arası” diyen din taciri siyasetçi gördüğü gibi, “Atatürk özgün bir fikir adamı değildir” diyen solcu profesör de gördü.
Peki, bu gördüklerimiz neyin kanıtı?
Daha kötülerini göreceğimizin elbette.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Turizm öğrencilerinden çarpıcı yanıtlar
- Babadan Asker oğluna duygusal karşılama
- Dikkat! Kavimler Göçü 2.0 başlıyor mu? Dr. Cenk Özatıcı
- İBB'de yeni uygulama: Ücretsiz HPV aşısı
- Milli Eğitim Bakanı Tekin'den 'mülakat' açıklaması
- Besin alerjisi nasıl tedavi ediliyor?
- 10-16 Mayıs Engelliler Haftası
- Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun konuşma
- Özgür Özel'den 'atama' çıkışı
- Özgür Özel kutlama programında
En Çok Okunan Haberler
- 'Ben olsam içeri alırdım'
- 'AK Parti çökmeye başladı'
- Küçük alanda yetiştiriliyor, getirisi yüksek
- Laik, çağdaş, bilimsel eğitim çağrısı
- Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında sıcak gelişme
- 'Cüret edenlerin başı ezilmeli'
- İtalyan basını kıyafetini yazdı: '10 üzerinden...'
- 'Beni de öldürecekler, haberiniz olsun'
- Selen hemşirenin ölümünde flaş gelişme!
- TL mevduat faizi dengelendi