Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türk dış politikası nasıl olmalı?
Dünya değişiyor. Ölümcül etkileri azalmakla birlikte henüz gündemden düşmeyen salgın hastalık, Rusya - Ukrayna savaşı, enerji sorunu, tedarik zincirlerindeki aksamalar, Ortadoğu’daki gerilimler, Suriye sorunu akla ilk gelen gündem maddeleri. Bu liste daha uzun elbette...
Dünyada dış politikada öne çıkan sorunların, sorunlu bölgelerin büyük bölümü, Türkiye’nin yakın çevresinde bulunuyor. Jeopolitik ölçekte güç merkezinin, Batı’dan Doğu’ya, Atlantik’ten Pasifik ve Avrasya’ya kaymasıyla yaşanan gerginlik, Türkiye’yi doğrudan etkiliyor. ABD hegemonyası aşınıyor. Rusya, Batı’ya kafa tutuyor. Çin yükseliyor. Hindistan gelişiyor. Avrupa bütünleşmesinin örgütü Avrupa Birliği, eski çekiciliğini yitiriyor. Küreselleşmenin en hızlı savunucuları bile, artık bu dönemin kapandığını kabul ediyorlar.
Ortadoğu; hem çatıştırılmak istenen uygarlıkların hem büyük enerji kaynaklarının coğrafyası. Üç semavi dinin doğduğu bölge. Su kıtlığının, hızlı nüfus artışının bölgesi. Tüm dini, ilahi değerlerin, kimliklerin, tercihlerin kaynaştığı, karıştığı, ayrıştığı, birbirini etkileyip, birbirinden etkilendiği, çatıştığı bölge. Etnik, dinsel, mezhepsel kavgaların, alt kimlikler üzerinden yapılan savaşların bölgesi. Terör örgütlerinin, baskıcı rejimlerin, nükleer güç sahibi devletlerin bölgesi.
Siyasi, iktisadi, askeri, kültürel güç unsurlarını kullanarak dünyanın egemeni olmak isteyen ABD, gerileyişini durdurmak için her yolu deniyor. Başaramıyor. 2001’de Afganistan’ı, 2003’te Irak’ı işgal etti. 2003’te Gürcistan, 2004’te Ukrayna, 2005’te Kırgızistan’da renkli devrimler yaptı. Son 10 yılda Suriye ve Libya’ya saldırdı. Amacına ulaşmak için, terör örgütlerini devreye soktu. Bölgesel müttefiklerini cepheye sürdü. Yine de pek çok adımında başarısız oldu. Umduğunu bulamadı, hem de trilyonlarca dolar harcadığı halde. Ne Avrupalı ne Arap müttefikleri üzerinde eski nüfuzu var artık.
Dış politikada yere sağlam basmak için, öncelikle yapılması gerekenlerden biri, ABD’nin ve AB’nin söylemlerine şüpheyle yaklaşmaktır. Çünkü kendileri için istedikleriyle, başkalarına dayattıkları farklıdır. Demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi cilalı sözler ettikleri zaman gerçek niyetleri; saldırılarını, işgallerini, talanlarını perdelemektir.
ABD’nin ve onun saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’nun amaçlarından biri, Ortadoğu’da dört bölge ülkesini (Türkiye, İran, Irak, Suriye) parçalayarak, Akdeniz’e uzanan, ABD ve İsrail güdümünde hareket eden bir Kürt devleti kurmaktır. Kurulmak istenen bu kukla devlet, bu garnizon devlet, elbette ABD namına bölgeyi karıştırmaya, enerji kaynaklarının bekçiliğini yapmaya çalışacaktır.
AB üyesi olmak için büyük ödünler veren ama halen Brüksel’den ışık görmeyen, güvence almayan Türkiye; AB’nin bekleme odasında oturduğu sürece, büyük baskılara maruz kalacaktır. AB; Türkiye’nin içişlerine karışmaya, ülkemizin bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliği ve siyasal birliğiyle çelişen dayatmalara devam edecektir.
ÇÖZÜM NE?
Türkiye; zaman kaybetmeden milli hedeflerini saptayıp, buna uygun ulusal politikalar, stratejiler geliştirmeli. Cumhuriyet Devrimi’yle girdiği rotada yürümeli. Laik yapısını, hukuk devletini güçlendirmeli. Eğitimde, bilimde, sanayileşmede, teknolojide atılım yapmalı. Diplomatik ajandasının yoğunluğu açısından her zaman dünyanın ilk 10 ülkesi arasında olan Türkiye; bölge merkezli dış politikaya ağırlık vermeli. Üretici niteliğiyle öne çıkan, gerçekten milli bir ekonomik modeli benimsemeden, bağımsız ve etkili bir dış politika izleyemeyeceğini bilmeli. Rant, repo, faiz, borsa, döviz sarmalından kurtulmalı. Halkçı, devletçi, kamucu, toplumcu, planlamacı, bütüncül kalkınmacı bir ekonomik program izlemeli. Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat için bunun zorunlu olduğunu hiç aklından çıkarmamalı.
Türkiye’nin tarihsel birikimi büyük. Jeopolitik konumu özel. Tarihi coğrafyası geniş. Cumhuriyetçi birikimi köklü. Devlet geleneği sağlam. Yaşadığımız tüm olumsuzluklara, eksikliklere, aksaklıklara rağmen, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar üçgeninde, değerimiz, önemimiz, özgünlüğümüz yüksek. Yapmamız gereken; Cumhuriyet Devrimi sayesinde yarattığımız ulusal sentezi kendi isteğimizle, kendi ürettiğimiz politikalarla, kimsenin peşine takılmadan, kimse adına koçbaşı olmadan, kimseye model ihraç etmeden, ama bize dayatılan modellere de karşı çıkarak, güçlendirmek ve pekiştirmek.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Havalimanında kaçakçılık operasyonu