Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Seçim, demokrasi ve demagoji
Seçimlere doğru politik polemiklerin çoğalması, sertleşmesi doğaldır. Bu kez de öyle oluyor. Fakat düzey çok düşük. Normalde siyasetçiyi, yazarı, gazeteciyi, bilim insanını, aydını entelektüel açıdan beslemesi, daha çok çalışmaya zorlaması gereken polemiklerin, incir çekirdeğini doldurmadığı veya küfürden, hakaretten ibaret olduğu görülüyor.
Peki bunun sebebi ne? Siyasetsizlik elbette. İdeolojik berraklıktan yoksunluk.
Örneğin, geçen hafta TBMM’de Finlandiya’nın NATO üyeliğine ilişkin oylama yapıldı. Tek bir itiraz çıkmadı. Tamamı “Evet”ti oyların. Bir de oylamaya katılmayanlar vardı. Sağıyla soluyla, iktidarıyla muhalefetiyle bütün partiler, ABD’yle hizaladılar kendilerini. Gerçekten antiemperyalist tek bir partinin, tek bir milletvekilinin bile olmadığını gördük bir kez daha. Acıdır, utandırıcıdır.
Şunun farkındayız elbette. Tarih bilgisi, tarihsel bilinci olan herkes, halkın katılımını artıran, halkın önünü açan, halkı özgürleştiren bir eylemin, her zaman halkın sandığa yansıyan iradesiyle gerçekleşmediğini, bunun için devrimci adımlar gerektiğini bilir. Dahası, pek çok halk yararına adımın, tarihsel koşullar içinde, halka rağmen atıldığı da yine tarihsel bir gerçektir. O yüzden, tarihte de görüldüğü üzere, ilerici bir adıma demokratik karakter kazandıran unsur, onun yapılış biçimi değil, yapılış yöntemi değil, halk yararına sonuçlara ulaşıp ulaşmadığıdır. Örneğin, bizim tarihimizde saltanatın kaldırılması da kadınlara seçme-seçilme hakkı verilmesi de çok partili hayata geçilmesi de işçilere pek çok hakkın tanınması da sandık yoluyla değil, devrimle gerçekleşmiştir. Bu durum bu atılımları, antidemokratik yapmaz. Seçmenlerin, sandıkta ağalığın, köleliğin, kadın-erkek eşitsizliğinin devamından yana oy kullanmaları da sırf sandıktan çıktı diye, bu kararları demokratik yapmaz.
Dahası var. Sınıflı toplumlarda, hangi demokrasi sorusunu da sormak gerekir.
Demokrasi için hukukun üstünlüğü zorunludur, kuvvetler ayrılığı zorunludur. Peki ya öteki zorunluluklar? Laiklik, yurttaş bilinci, sınıf bilinci, fırsat eşitliği, özgür birey, eğitimli ve örgütlü toplum, asgari geçim düzeyi ne olacak?
Yineleyelim, emekçiler başta olmak üzere toplum örgütlü değilse demokrasi olmaz. 12 Eylül darbesi sonrasında alınan ilk kararlardan birinin grevi yasaklamak olduğu unutulmamalıdır.
Kısacası, ulus bilinci, yurttaş bilinci, sınıf bilinci zayıfsa demokrasi de zayıftır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
'Kalkışanı perişan ederiz'
-
Sürpriz 'Kanal İstanbul' açıklaması!
-
Kürsüden gözdağı: 'Bakalım kaç CHP'li daha...'
-
Miting alanının elektriklerini kesmişler!
-
Ongun'un eşine ev hapsi, Cevat Kaya'ya tutuklama!
-
Tarih verildi: Altında rekor bekleniyor!
-
Suriye Almanya’yı geride bıraktı!
-
Datça'da korkutan deprem
-
1 Mayıs öncesi bir operasyon daha!
-
Hak-İş’e ‘kendi içinden’ eleştiri