Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye hâlâ laik mi?

23 Şubat 2024 Cuma

Avukat Feyza Altun’un şeriatı İslamın hukuku olarak gösteren görüşleri eleştiren sözleri üzerine adli kontrol şartına bağlı olarak tahliye edilmesi üzerine o korkunç soru yine gündeme geldi: “Türkiye İran olur mu, Türkiye ve laiklik yıkılır mı?”

Şuradan başlayalım isterseniz: Türkiye, İran olur mu?

Bu ve benzeri sorular çok soruldu. Sonradan da alınan “hayır” yanıtından hoşnut olarak insanlar kulaklarının üzerine yattılar. 

Oysa Türkiye İran olarak değil kendine özgü yoldan şeriatın pençesine düşebilirdi. Öyle de oldu. Türkiye, İran olmaz diye diye antilaik bir iktidarın işbaşında olduğu dönemi yaşamaya başladı. Şimdi avukat Feyza Altun hakkında verilen yargı kararı Türkiye’nin laiklik karşıtı güçlerin eline geçtiğinin kanıtıdır.

Artık size kim ne güvence getirirse getirsin Türkiye laiklik karşıtlarının iktidar oldukları bir ülkedir. Ve anayasa ve yasalar çiğnenerek laiklik hukuka aykırı olarak cezalandırılmaktadır. Yargıda, yürütmede, yasamada laiklik karşıtları köşe başlarını tutmuşlardır. Türkiye yalnız kâğıt üzerinde laik görünmekte, bu anayasal güvencenin de herhangi bir kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır. 

- Toplumsal yaşam din kurallarına göre şekillendirilmektedir.

- Yargıda zaman zaman hatta kimi yerde çoğu zaman şeriat hükümlerine göre hareket edilmektedir.

- Milli eğitimde gençlerimiz tarikat ve cemaatlerin eline bırakılmıştır. Tarikat ve cemaat temsilcileri de devletin temsilcisi Diyanet İşleri Başkanlığı ile bu alanda eşgüdüm halinde çalışmaktadırlar.

- İnsanlar karşısındakilere görüşlerini inanışlarını dayatabilmektedirler.

- Milli ordu kendi üniformasının üzerine laiklik karşıtlığının libası olan cüppeyi fütursuzca giyebilmektedir. Bu durumda Türkiye’nin hâlâ laiklikten sapıp sapmayacağı konusunda kuşku duymak abestir.

***

Türkiye artık laik bir ülke değildir. 

Bu konudaki tek teselli toplumun henüz tam olarak teslim olmaması ve direncini korumasıdır. 

Ama sivil darbeyle devletin erklerini ellerine geçirenler laik güçler karşısında ne kadar gerileyebilirler? 

Bunun için ne yapmak lazım? 

Her şeyden önce yaşadıklarımız bugüne kadar tutulan yolun geçerli olmadığını göstermiştir. Yapılan antilaik hamlelerin demokrasiye ve anayasaya aykırı olduğunu söylemek, bunlara tepki göstermek yetmez. Demokratik direniş hakkını kullanmak gerekir. 

Laik düzen üretimin baş tacı olduğu üretim biçimleri için geçerlidir. Onunla demokrasiye, sürdürülebilir kalkınmaya erişmek mümkündür. Din kurallarını devlet düzeninin egemeni haline getirenler ise üretmeyen, talancı ve yağmacı sistemlerdir. Biliniz ki onlar her zaman el ele kol kola gezerler. Laikliğe saldırılarla talan ve yağma düzeni birlikte ele alınmalıdır. İrtica, toprak ağaları, komprador burjuvazi ve emperyalizmin kol kola girerek saldırıp laikliği geriletmeleri İkinci Dünya Savaşı sonrası NATO döneminin edimidir. Bu işbirliğinin ürünü olan “cici demokrasi” kimseyi aldatmasın. O dönemde demokrasi, özgürlük falan yoktu. “Cici demokrasi” tek sesli çok enstrümanlı müziğin bize çoksesli gibi gösterilmesi benzeri bir durumdu. Yukarıda sözü edilen güçlerin vurucu kısmı siyasal İslamın 22 yılda elde ettiği bütün mevzileri almak için topyekûn bir saldırı başlatmış bulunuyor.

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere giderken bu oylamanın gerçek yüzünü iyi görmek lazımdır.

Evet boş hayallerle avunmanın anlamı yok. Türkiye’nin laik kalması isteniyorsa bunun için lafta kalmayan, acemi tutkuların esiri olmaktan kurtulmuş, tıpkı Kuvvacılarınkine benzeyen bir diri mücadele vermek zorundayız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları