Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mumla Adaleti Arayan Mustafa'yı Ziyaret

09 Ağustos 2009 Pazar

Sevgili,

Bir gardiyanın yönlendirdiği konuşma kabini, bizimkilerden daha değişik, daha modern, daha ruhsuz.

Tabii benim gibi orada, günler, aylar, yıllar geçirmemiş biri için öyle, bizim hapishanelerin görüşme kabinlerinin de oradan çok farkı yoktu.. tek değişik yanı, bizimkilerin köşelerinden birine anılarımızın, acılarımızın, umutlarımızın takılıp kalmış olmasıydı.

Bekliyorum.. beklerken kendimi aynı oyunda bu kez başka bir role çıkmış bir oyuncu gibi hissediyorum. Beklerken, özellikle bu tür ziyaretlerin olmazsa olmazı olan gülücüğümü suratıma takmaya çalışıyorum.

Oysa bunu yapmamam gerektiğini, çok aptalca olduğunu yaşayarak biliyorum.

Karşımdaki boş hücrenin arkasından geçen gardiyan bana doğru dönerek,

- Haber verdim, birazdan gelecek, diyor ve sonra yürüyüşüne devam ediyor.

Tiyatro oyunlarında, kahraman sahneye ne kadar geç girerse, seyirciyi bekletip, merakını arttırdığı için antresio kadar etkili olurdiye düşünüyorum beklerken. Ama biliyorum ki, onun gecikmesi, beklenmedik ziyaret için hazırlanmaktan geliyor.

Nihayet, o her zamanki güler yüzü ve enerjik haliyle görünüyor Mustafa Balbay.

Ben de âdet üzere gülümser maskemi hemen takıveriyorum.

***

Mustafa Balbayı arkadaş toplantısında, bir meyhane masasında, sokakta yürürken, tanıdığım tanımadığım çok kişi sordu bana.. hepsine yanıtım aynı oldu:

- İyidir, iyi... Çok iyi...

Mustafa dışarıdayken, maraton koşularına katılırdı, büyük çoğunluğunu da tamamlardı. Onun koşuculuğundan söz açılınca, aklıma hep Yaşam bir maratondurdiyen ve şu anda bu maratonu hâlâ büyük bir tempo ile sürdüren İlhan Abi gelirdi.

Bir gün Ankarada arkadaşlarla yürürken, karşıdan Balbay geliyordu.

- Bakın size basınımızın en uzun soluklu yazarını tanıştırayım, demiştim.

O dahil hepimiz gülmüştük.

Mustafanın maratonu yaşamında da sürüyordu ve ben bu yüzden bir gün dahi, onun nasıl olduğunu merak etmedim.

Telefon konuşmalarımızdan, çevreden anlatılanlardan Gülşahın da kocasından pek farklı olmadığını biliyorum.

Gülşah bir aralar siyaset bilimi dalında doktorasını hazırlıyordu; şu aralar, tutuklu eşi olarak, Türkiye siyaseti konusunda pratik çalışma yapıyor. Çocuklar da, tutuklu babayı ziyaret ederek yaşamda ilk adımlarını atıyorlar.

Neyse ki, her ayın ilk haftası eş, ana - baba ve çocuklar ile açık görüş imkânı var, birbirlerini kucaklayıp hasret giderebiliyorlar.. tabii eğer o, hasret koyulaştırma değil de giderme ise...

***

Sohbetimizde, geleceğe yönelik projeler yapıyor, kendimize yeni ortak hedefler çiziyoruz. Balbay, ihtiyatlı iyimserlik içinde.

Öyle de olmalı... Aklın evetlemese bile bir iyimserlik tutamı barındırmalısın içinde...

Konuşurken arada konulara dalıyoruz, onun hapiste olduğunu unutuyorum...

Gazeteyi soruyor, arkadaşları, İlhan Abinin sağlığını..

- Ona kendine dikkat etmesini söyle abi! diyor.

Tabii, İlhan Selçuk kendine dikkat edecek ki, bize de mukayyet olsun!

Trafo patlamasından elektrikler kesildiğini, mum ışığında savunma yazdığını anlatıyor.

- Yani adaleti mumla arıyoruz, diyor.

Yemekleri soruyorum, nasıl olsa şikâyet etmeyeceğini bile bile...

Bunlar bir şey değil de, spor olanaklarının kısıtlı olması can sıkıcı.. biz daha geniş havalandırma alanlarında daha fazla spor imkânı bulur ya da daha doğrusu yaratırdık...

Bu hücrelerde çok konuşmuş olmama rağmen, konu bulmakta zorlanıyorum. Alışkın olmama rağmen, onun tutukluluğu karşısında, serbest olmaktan utanıyorum...

Ona Avustralyadan ortak dostlarımızın imzaladığı kartı getirdiğimi söylüyorum. Fevzi Beyi, Cihan Hanımı, Leyla Hanımı, Murat Beyi.. diğer dostları soruyor.

- Onlar da seni sordular, ben de kafadaniyidirdedim, senin iyi olduğunu nasıl olsa biliyordum, senin bu badireyi firesiz atlatacağından her zaman eminim, diyorum.

Cama ellerimizi koyarak vedalaşıyoruz.

Dönüşte, Selimpaşada Menemenci Alaaddinin Yerinde, menemen yerken, patron Ali Bey geliyor ve bana Mustafa Balbay nasıl?diye soruyor.

Gece Swiss Otelin serin bahçesindeki güzel sofradan kalkarken Balbay şimdi koğuşunda uykuya dalmıştır bilediye düşünüyorum.

asirmen@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları