Lozan'ın DoksanıncıYaşını Görecek miyiz?

27 Temmuz 2012 Cuma
\n

Lozan Antlaşmasının 89. yılını salı günü idrak ettik.

\n

Bu yıl Lozan daha az hatırlandı, daha fazla hırpalandı.

\n

Türkiyeyi bağımsızlığı ve sınırlarıyla tescil eden bu anlaşmanın daha az hatırlanması, Cumhuriyetin kurucu felsefesinden daha da uzaklaşılması, hatta kopulmuş olması mıdır acaba sorusunun üzerinde uzun uzun durulmalıdır.

\n

Buna karşılık, kimileri de kendi meşreplerine uygun olarak şu soruyu soracaklardır:

\n

- Cumhuriyetin kurucu felsefesine bunca yıl sonra bağlı kalmak iyi miydi ki?

\n

Bu arada, Lozan çevresinde hezeyanların üzerinde durmanın da bir anlamı yok.

\n

Çocukluğum Lozan Zaferi söylemini tekrarlayarak geçti.

\n

Sonra tarihi iyi kötü öğrenmeye başlayınca, Lozanın zafer olup olmadığının tartışmalarının imzalandığı güne kadar uzandığını gördüm.

\n

Barış antlaşmalarının ardında, zafer veya bozgun aramak yerine, kalıcı ve adil bir barışın önkoşullarının bulunup bulunmadığına bakılması gerekliliğini ise daha sonra, hem Lozanı hem de barışkavramını öğrendiğim dönemlerde kavradım.

\n

***

\n

Bu durumda, Lozan zafer mi, bozgun mutartışmasının iki yanının da haklı olmadığını söyleyebiliriz.

\n

Kimilerinin iddia ettikleri gibi Türk delegasyonu Lozanda konferans masasına otururken kafasında olanların hepsini, büyük galipleri diz çöktürerek aldı mı?

\n

Öyle olsaydı büyük bir zaferden bahsetmek mümkün olabilirdi.

\n

Ama hepimiz biliyoruz ki 1- Musul ve Kerkük, 2- Hatay, 3- Boğazlar konusu Lozanda Türkiyenin istediği şekilde çözülmedi.

\n

O yüzden bir zaferden söz etmek abartılı olur.

\n

Ama Türkiye kimi sınırlamalara rağmen Musul ve Kerkük dışındaki Misakımilli sınırları üzerindeki tam bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne kavuşmuş, Kurtuluş Savaşında amaçladıklarını büyük ölçüde, barış masasında elde etmiştir.

\n

Bu açıdan bakılırsa, tartışma götürmez bir kazanç söz konusudur.

\n

Lozana daha evrensel bir perspektiften baktığımızda, görünense, onun Birinci Paylaşım Savaşı galiplerinin mağluplarına, zorla kabul ettirmeye çalıştıkları sürekli olması imkânsız barış!” formüllerinin düzeltilmiş olmasının tescili olduğudur.

\n

Bu bakımdan gerçekten bir zaferden söz etmek de mümkündür.

\n

***

\n

Aradan geçen bunca zamandan sonra da tartışma zaten önemini tümden yitirmiştir.

\n

Bugün önem kazanan soru, Lozanın yaşayıp yaşamayacağı veya daha ne kadar yaşayacağıdır. Hatta daha da ileri giderek şu soruyu sorabiliriz:- Acaba Lozanın doksanıncı yaşını görebilecek miyiz?

\n

Lozan bütün düzeltmeleriyle iki dünya savaşı arası düzenlemelerin ürünüdür.

\n

İkinci Dünya Savaşı ertesinde, soğuk savaş döneminde, Türkiye açısından yaşamsal önemi olan Lozan varlık ve geçerliliğini yine korumuştur.

\n

Ama 21. yüzyılla birlikte hiç değilse kısa bir süre dünyanın tek egemeni olduğunu sanan ABD, Ortadoğuyu yeniden tanımlayıp düzenlerken bölgede sınırların da, devlet sayısının da değişmesini öngörmüştü.

\n

Saddamın diktatörlüğü;kimyasal, biyolojik ve nükleer silahları(!)” bahane edilerek başlatılan Irak operasyonu da, Maşrıktan Mağripe bütün Arap âlemini sarsan, Arap Baharıda, onun bir uzantısı olarak gösterilmeye çalışılan Suriye olayları da Amerikanın bölgeyi yeniden biçimlendirme planının parçalarıdır.

\n

Orada, Amerika ve de bölgedeki kimi güçler açısından Lozana yer yoktur.

\n

Bu durum Lozanın 90. yaşını görebilecek miyizsorusunun neden önem kazandığını açıklamaya yeter.

\n

Sanırım ki bu soru, aşağıdaki şu sorunun yanıtıyla yakından bağlantılı:

\n

- Türkiye Cumhuriyetinde iktidar olanlar, Lozanı savunma iradesine sahipler mi?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları