Zürafa da Kopenhag Kriteri Kurbanı

25 Şubat 2014 Salı

Avrupa Avrupa diyoruz ama oradaki siyaset de bazen, ikiyüzlükte bizden hallice değil.
Kurban bayramlarına vahşet diyorlar.
Kürk giymeyi hayvan haklarına saldırı diye niteliyorlar.
Kopenhag kriterleri insanlık kriterleri diye bizi dışarıda tutup duruyorlar.
Ama aynı Kopenhag’ı, geçen günlerde hayvani bir vahşete sahne yapmaktan da çekinmediler:
“Kopenhag Hayvanat Bahçesi’nde Marius adlı 18 aylık bir zürafa, sayıca fazla ve masraflı diye tüfekle öldürüldü ve kadrolu aslanların önüne atıldı.”
Gerekçe mi?
“Sayıca çoğaldılar. Masrafları da arttı!”
Kamusal tasarruf maskesi her alan için evrensel bir yalan!

***

Zürafa, Osmanlıca da “zarifler” anlamına geliyor.
Ama Danimarkalılarda zarafetin zerresi yok.
Besledikleri zürafalardan ders de almış değiller.
Marius’un katlini ve parçalanıp aslanlara ikramını halka açık halde gerçekleştirmişler.
Bu da yeni bir Kopenhag kriteri zahir.
Zürafanın tüm ot yiyenler gibi hiçbir saldırganlığı yok.
Bonfile, istakoz falan yemediği için masrafı da yok.
Yaprak ve yeşillikle besleniyor.
Kedi köpek gibi üçer beşer, yedişer de doğurmuyor.
Denetim altında bulunduğu için zaten kontrollü olarak çoğalabiliyor.
Beklenmedik gebelik ve doğum ise söz konusu değil.
Hadi Marius’un anne-babası kaçak sevişti diyelim.
Neden anneye spiral, babaya prezervatif tedarik edilmedi diye sormayalım.
Peki kürtaj da uygulanamaz mıydı?
Yavru 18 aylık olduktan sonra mı akıllarına tasarruf geldi?
Ayrıca tüfekle öldürmek niye?
İğne ile uyutulamaz mıydı?
Bu sorulardan sadece sonuncusunu yanıtlıyorlar:
- İğne ile öldürsek etini aslanlara veremezdik!
Yani onca yalan ve vahşet aslan payı içinmiş!
Zaten Avrupa’nın, zürafanın anavatanına yönelen siyasetinin son iki yüzyılının özeti de bu değil mi?  

Bu Ne Ha, Bu Ne Hatır, Arzı Halimiz Satır Satır
KİMSEYİ dinlemeyen Başbakan’ın en büyük derdi “dinleme”.
Bu derdin her gün başına daha da püslüklü belalar açacağı ortaya çıkıyor:
Bunlardan birine daha Av. Akın Atalay dikkat çekiyor:
“7 bin kişinin dinlenmesi haberinde, talepçi savcıların ismi var, dinleme kararını veren hâkimlerin ismi neden yok?”
Dinlenenlerin isimleri çarşaf çarşaf ortada...
Dinleme kararının “faili meçhul”!!

***

MİT’İN, polis istihbaratının, jandarmanın yıllarca dinlemesine göz yumduğun haksız hukuksuz izlemelerin, dinlemelerin hesabını vermeyen bir başbakanın dinlemeden yakınması, acındırarak oy dilenciliği yapmaktır!..

***

VATANDAŞIN feryadı sanal âlemden hem siyasi hem ilahi âleme:
“Zamanı gelince ölecek olan benim.
Ölünce gideceğim yerde cezayı çekecek olan da benim..
Bırakın da hayatımı yaşayayım!”

***

HASAN Celal Güzel, 1. Özal hükümeti döneminde MİT’i vekâleten de yürütmüş Başbakanlık Müsteşarı. Dün sanal âlemde isyan ediyordu:
MİT yasasına hiç lüzum yoktur. Bu yasa olmadan da mevcut mevzuat MİT için yeterlidir. Başbakan’ın bilgisi ve izni yeterliyken bütün bakanları işin içine karıştırmak gizli operasyonlar için risktir. Hiç “Başka ülkelerde operasyon yapacağım” diye bir yasa çıkartılır mı? Dış operasyonu yasa hükmüne bağlayan başka ülke var mı acep?

***

GÜLEN’den hayret ve gizli teessüf: “Erdoğan’ın nefret söylemine karşı Gül’ün susması Hizmet’e gönül verenleri ve vicdanlı Avrupalıları da şaşırtıyor!”
(NOT: Hocaefendi’nin , dış politikamıza armağan ettiği yeni kavrama dikkat: “Vicdanlı Avrupalılar”. Acaba kim bunlar? Bunun için yeni tapeleri beklemek gerekecek herhalde!)

Öten Bela..
Bu seçim önümüzdeki iki seçimin de barajı... Ankara ellerinden kaydı kayacak. İstanbul sallanıyor. O da giderse Başkanlık şimdiden ham hayal. 30 Mart yaklaştıkça.. Saldırganlığını ve öfkesini köpürtmesi, tutarsızlığını, çelişkilerini katlaması bu yüzden. Çaresizlikten, “Bela” diye sövüp saydığı, sansürlemek için yasa çıkarttığı “Twitter”a sarılmış: “RT_Erdoğan: CHP, 1940’larda Saidi Nursi’nin kitaplarını yasaklayan partidir!” diyor. Umudunu tarihin yalan yanlış yorumlarına bağlamış. Ötüp duruyor. (Avukatlarına not: Twitlemek, ötmek demek) Başbakan yüzünden bu belaya bulaşanlardan biri de bendeniz: “70 yıl önceki CHP S. Nursi’nin kitaplarını yasakladı diyorsun. Ama sen daha dün basılmamış kitapları bile yasakladın. Bu nasıl hafıza usta?!”

Ablaların Beddua Mesaisi
Kabataş’ta bebeğiyle birlikte tekmelenen kadın dedikodusu yetmedi.. Sıra cemaat kız yurtlarındaki bedduacı ablalar söylentisinde!.. Belli ki iletişim antrenörleri kadın duyarlılığı önemli diye taktik veriyor. O da uyuyor - uyduruyor: “Cemaat yurtlarındaki kız öğrencilere sahip çık; hem onların hem ailelerinin kalplerini ve oylarını kazan!” Çünkü herkes kör, âlem sersem: “Devletin Kredi-Yurtlar Kurumu varken, o kızları- öğrencileri cemaatin yurtlarına mahkûm eden sen değil misin” diye soran çıkmayacak! Ve “Başı olduğun TOKİ, niçin öğrenci yurdu inşa etmedi de Ağaoğlu ile arazi yağmasına ve beton ticaretine yöneldin?” demeyecek!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tanrı’ya bin şükür! 15 Aralık 2024
Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları