Reyiz’den değil virüsten kork

31 Mayıs 2020 Pazar

Yine evlere tıkıldık. Virüsten korkuyoruz.

Neden?

Korkmamız gerektiği söylendiği için.

Hani en çok Reyiz’den korkuyorduk.

Demek yalanmış!

Reyiz korkusu mağduru belki yüzlerce hapis yatan var.

Ama Reyiz korkusundan öleni hiç duymadık.

Demek, “Korku toplumu olduk!” velvelesi de boşmuş.

Virüs öyle değil.

Ağzımızdan-yazımızdan yel alsın, virüsün ucunda ölüm var.

Gerçi ölümden, korkaklar korkar.

Reyiz korkuyor mu?

Korkuyor diyenler var. O yüzden iki buçuk aydır Ankara’ya uğramıyor.

Ankara’ya uğramaması, belki de Ankara’ya gıcığından.

Ankara demek Cumhuriyet demek, Atatürk demek.

Ankara’ya uğramaması virüsten çok, İstanbul’u çok sevmesinden.

İstanbul, Bizans’tan Osmanlı’ya tarihin başkenti.

Tarihe geçmeye kararlı biri olarak elbette kendisini İstanbul’a ait hissedecek.

Çoluk çocuk oturduğu semte yakın tepede sultanlara, hatta Mekke’deki Harem-i Şerif’e nispet 6 minareli cami yaptırması bundan.

***

Virüsten korksa maske takardı.

Bugünlere ait maskeli bir hatıra resmi bile olmayacak ileride.

Belli ki, Trump’ı örnek alıyor.

Yakışır elbet. Davul bile dengi dengine.

O da virüsten korkmayanlardan.

Gerçi büyük halamın kıdemli hemşiresi uyarıyor:

Kork virüsten korkmayandan!

***

Reyiz kavram ustası.

Bin küsur odalı saray yaptırdı.

Külliye dedi.

Yerseniz-derseniz!

Buna “Ali’nin külahını Veli’ye giydirme” ustalığı da denirdi.

Taşıdığı unvanlar, sorumluluklar, yüklendiği tarihsel misyon, hiç kuşkusuz bunu gerektiriyor.

Şimdi korona...

Üç ay önce de İdlib’de savaşıyorduk.

Bir başkomutan için bu coğrafyada savaş da bitmez, ölümler de, şehadet de.

Şehitler Tepesi boş kalmayacak!” demesi de bundandı.

Zaten boş kalmayacağı için, korona savaşında kaybettiğimiz sağlık ordusu çalışanlarına zinhar şehit denilmedi.

O kadar dul ve yetime şehit maaşı mı dayanır?

Allah muhafaza, İdlib defteri kapansa bile Libya defteri açık.

O da bunun rahatlığı ve özgüveni içinde.

Üstün basiret, liderlik ve hedef gösterme yetenekleri, sağ olsa, Fatih Sultan Mehmet Han’a bile parmak ısırtırdı.

***

Tam iki yıl önceydi.

Yıllardır Rabia’ya angaje sağ elinin boşta kalan parmağıyla, Diyarbakır’da “korkuya ve ölüme” aynı anda bastı:

Ölümü öldürmeli, korkuyu korkutmalıyız!” (03.06.2018)

Belli ki, “antiemperyalizm açısından sürrealizm” üzerinde tefekkür ve tetebbu ettiği bir dönemdi.

Belli ki dünyada benzeri olmayan, tarifi imkânsız olduğu için, T.C. Anayasası’na da adı yazılamayan, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yeni savunma stretejisi, “Ölümü öldürürken, korkuyu korkutmak” olacaktı.

***

Ancak danışmanları uyardılar:

“Bahçeli, hiçbir ‘izm’den hazzetmez. Tedirgin olabilir!

Bunun üzerine bu stratejiyi rafa kaldırdı.

Denizde kum Reyiz’de danışman ve strateji.

Ama sormak gerekmez miydi:

- “İzmlerden hoşlanmaz” dediğiniz Bahçeli’nin mesela, “erotizm”den hoşlanmadığına nasıl hükmettiniz?!

Bendeniz Reyiz’in yerinde olsam, Jöleli dışında hiçbirine danışmam.

***

Geçen ayki infaz yasası ile binlerce 65 yaş üstü hükümlü ve tutuklunun cezası “ev hapsi”ne çevrildi.

Mahkemeler arasında da birçok suça “ev hapsi” vermek moda oldu.

Böylece yerli ve milli “EvdeKal” sloganımız siyasi, adli ve tıbbi anlamda pandemik bir hal aldı.

Bir dönem Anadolu’da bir genç kız için en ağır beddua “inşallah evde kalırsın!” idi. (Belki hâlâ da öyle.)

Bu beddua 65 yaş üstü yurttaşlara yönelmiş görünüyor.

Son anketler Reyiz’e ve Cumhur İttifakı’na desteğin yüzde 50’nin çok altına indiğini gösteriyor.

7 küsur milyonluk bu 65 yaş üstü kesimin ev hapsi sürüyor.

Ama yarından itibaren, kreşe giden küçük çocuklar sokağa salınıyor.

Reyiz’in icraatından, fikriyatından sual olunmaz.

65 yaş üstü neden evde de, 6 yaş altı bebeler niye sokakta?

Kabinede kreş sahibi bakanlar da mı var?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024
Ey ruhumun ruhu... 3 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları