Çankaya Yarışı İçin Diyanet Devreye Girmelidir...

04 Temmuz 2014 Cuma

Her yiğidin yoğurt yiyişi elbette farklı olacak!
Adı ilan edildiğinde...
“Ya Allah-Bismillah!” yetmedi..
“Fatiha”yı da ekledi.
Bizim bildiğimiz başta değil sonda okunurdu.
“El fatiha! Veladdalin amin...” diye...
Demek ki yanlış biliyormuşuz.
İmam olan, her şeyin doğrusunu bilen o.

***

Hakka hukuka uygun seçim demek, eşit koşullarda yarış demek.
“Eşit koşul” ise mevki-makamın avantalarını kullanmaktan uzak durmak demek.
Belediye başkanı iken, dönüp dönüp Hz. Ömer’in Mumu”ndan söz ederdi:
“Hz. Ömer, devlet işlerini bitirip de kendi işini yapmaya başlayınca, devletin mumunu söndürürdü. Kendi özel mumunu yakardı!”

Fatiha
Madem, yarış “Fatiha” ile başladı.
Madem üç adaydan ikisi İslami geleneğe yakın.
Ve belli ki, yarışın hakka hukuka uygun olup olmadığı tartışmaları sürecek.
Anayasa Mahkemesi de devreye giremeyecek.
Yüksek Seçim Kurulu’nun ise eli kolu bağlı. Önündeki yasayı uygulamak zorunda. O yasa, üçkâğıt ile çıkartılan aday olabileceği aylar önceden belli olduğu halde, Başbakan’la ilgili kasten hiçbir düzenleme yapmayan 2012 tarihli Cuhurbaşkanı Seçimi Yasası’dır. Ki bu yasayı 17 Aralık rüzgârının esmediği günlerde ne yazık ki, Anayasa Mahkemesi de hukuka uygun bulmuştur.
Bu durumda bir tek ve en hakça çare kalıyor:
“Ulemaya” sormak!
Zaten, aziz milletimiz de öyle yapıyor.
Diyanet İşleri’ne sorulan sorular içinde ağırlıklı olarak helal haram konusu ön plana çıkıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Ulema” katı olan Din İşleri Yüksek Kurulu’na sorular yağıyor.

***

ULEMAYA KULAK VERME ZAMANIDIR
(Kaynak: Din İşleri Yüksek Kurulu Soru Cevaplandırma Platformu Aynen)
(https://kurul.diyanet.gov.tr/ SoruSor/SoruKodundanSoruArama)
SORU: Bir devlet memurunun dışarıdan çay alma imkânı olması veya olmaması halinde, işyerindeki elektriği kullanarak çay yapması caiz midir? Kul hakkına girer mi?
SORU: (Memur olarak) Bize tahsis edilen bilgisayarlarda şahsi işlerimizi yapmak (işimizi aksatmadan film izlemek veya oyun oynamak) kul hakkına girer mi? Haram sayılır mı?

DİYANET’TEN HAKÇA ÖNERİLER:
1.Devlet dairelerindeki işçi ya da memurlar, devletle (kamuyla) kendileri arasındaki (...) akit gereği iş ve hizmet üretip, karşılığında, maaş/ücret almaktadırlar. Çalıştığınız yerdeki elektrik bir kamu malı olduğu için -çay içmek vb. gibi- özel ihtiyaçlar için kullanılmamalıdır.
Kamu malı olan elektrik, kamuya hizmet üretme dışında özel ve şahsi ihtiyaçlar için bir şekilde kullanılmış ise, kullanılan elektriğin bedelinin devlete ödenmesi uygun olur.
2.(...) Dinimiz, insanların kamu/ kul haklarına saygılı olmasını emretmektedir.
Bunun yanında kul hakkı ihlalinin, hakkı ihlal edilen affetmedikçe, kimse tarafından affedilemeyeceği belirtilmiştir. (Tayyip Bey’in, seçim sonuçlarını af olarak yorumlası çok yerinde... yoksa Alman dergisi Spiegel’in “Erdoğan cehenneme” başlığı, haşa, “ayet” hükmü kazanmış olacak!)
- (..) MEMURLAR, bu itibarla, verilen görevleri hakkıyla yapıp kamu görevini dürüstlükle gerçekleştirmeleri gerekir.
- Memurlar, yasal çerçevede kalarak başkasının hakkını tecavüze mahal vermemelidir.
Ayrıca memurun işini aksatmamak ve vaktinde yapmak kaydıyla bilgisayar ve internetten güncel haberlere bakması, ihtiyaç halinde resmi dairede telefonunu şarj etmesi gibi hususlar umumi izin verilen şeylerden sayılır.
Kâğıt ve kırtasiye malzemeleri gibi maddeleri ise kişinin özel hizmetinde kullanması caiz olmaz. (Ulema, burada Başbakan’a açık kapı bırakıyor gibi: Kullanılan kâğıt-kırtasiye değil de, zırhlı makam otoları, makam jet uçağı, yüzlerce koruma ve devlet görevlisi ise durum Erdoğan’ın keyfine bağlı olacak gibi!)
- İş ahlakı ve düzeni açısından memurun (Başbakan’ın?) kendi vazifesini yapması önceliklidir. (..)
- Herhangi bir sözleşme ve belirleme olmadığı durumlarda örfe göre hareket etmek gerekir. Buna göre örfe uygun olarak, aşırıya kaçmadan ihtiyacı giderecek kadar kullanmakta bir sakınca yoktur. (Yine açık kapı var?)
- (...) Devlete ait mallar topluma aittir. Bunların usulsüz olarak kullanılması veya zimmete geçirilmesi ise haramdır.
-Bu malların usulsüz kullanılması durumunda, hakkın iade edilmesi, bu mümkün değilse, yine devlete ait ve bütün halka hizmet veren genel bir yardım kuruluşuna verilmesi ve tövbe edilmesi uygun olur.”

***

FETVA IŞIĞINDA...
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın Başbakanlığın makam olanaklarından vazgeçmesi çok zor...
Bu durumda bu olanakları, Ekmeleddin ve Selahattin Beylere de kullandırması “Affı mümkün olmayan kul hakkı günahından” kurtulması için tek çare görünüyor.
Bunu yapması da kolay değil.
Ulema Heyeti’ne göre bir yol daha var:
“Bu olanakları bir hayır kurumuna devretmek ve tövbe etmek.”
Erdoğan bir “tövbe karakteri” değil.
Ama Ulema Heyeti, Bilal’in TÜRGEV’ini “hayır kurumu sayarsa” mesele çözülür.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rastlantı 27 Ekim 2024
Tek şer 2 hayır 20 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları