Ahmet İnsel

Hâkimi tutuklatmak despot uygulamasıdır

05 Mayıs 2015 Salı

Türkiye’de iki hâkimin, güçlünün hoşuna gitmeyen bir karar aldıkları için tutuklanmaları, güçlünün yargı üzerinde mutlak tahakküm kurmasının sondan bir önceki adımıdır. Son adım, hâkimlerin doğrudan güçlü tarafından atanması ve sadece ona karşı sorumlu olmalarıdır. Cumhurbaşkanı’nın HSYK Başkanı’nı azarlaması ve bağımsız yargının güvencesi olması gereken bu kurumun başındaki şahsın süklüm püklüm özür dileyip, verilen emrin gereğini hemen yerine getireceğini beyan etmesiyle son adım da artık atılmak üzere havada bekliyor.
İki hâkime yöneltilen suçun gerçek nedenini AKP basını özetledi: “Paralel yapıyla ilişki içinde korsan tahliye kararı vermek.Bir hâkimin yetkisi olmadığı iddia edilen bir konuda karar verdiği sabit ise bu kararın bir üst yargı mercii tarafından iptal edilmesi zor değildir. Hâkimlerin verdikleri kararların yanlışlığının üst yargı makamlarınca tespit edilmesi durumunda bunun sicillerine işlenmesi, kariyerlerini etkilemesi doğaldır.
Tutuklanan hâkimlerin Gülen Cemaati teşkilatının etki alanı içinde davranıyor olmaları kuvvetle muhtemel olması ve geçmişte Tayyip Erdoğan teşkilatıyla işbirliği içinde hukuk dışı bir dizi yargı kararına imza atmış olmaları durumu değiştirmez. Sicili ne olursa olsun, bir hâkim verdiği karardan dolayı tutuklanamaz, yargılanamaz. Tutuklanması ve yargılanması hâkim teminatının tamamen yürürlükten kaldırılmasıyla eşanlamlıdır.
İki hâkimin verdikleri bir tartışmalı karardan dolayı tutuklanmaları, fiilen olağanüstü hal rejiminin yürürlükte olduğunun en açık göstergelerinden biridir. Ayrıca söz konusu tartışmalı karar sadece bir tahliye kararıdır. Ama güçlünün arzusu hilafına verildiği için, “darbe teşebbüsü” ve “terör örgütüne üyelik” suçlamalarıyla hâkimlerin tutuklanmasına yol açıyor. Bu bir diktatörlük uygulamasıdır.
Cumhuriyet tarihimizde diktatörlük dönemlerinde, örneğin ikinci kuşak İstiklal Mahkemeleri veya askeri darbe sonrası cunta yönetimlerinde yargı güçlünün elinde baskı ve sindirme aracı olarak açık biçimde kullanıldı. Doğal hâkim ilkesi birçok kez çiğnendi. Yargı bağımsızlığı ayaklar altına alındı. Bildiğimiz kadarıyla hâkim teminatı hiçbir zaman bu biçimde ve bu boyutta çiğnenmedi.
Haklarını yemeyelim, AKP-Gülen koalisyonunun yargının denetimini ele geçirmesinden önce de yargı başka güçlerin denetimindeydi. Kenan Evren hakkında iddianame hazırlayan savcıyı HSYK apar topar meslekten attı. Yaşar Büyükanıt hakkında, bir ihtimalle Gülen Cemaatinin hukuk kurmaylarının teşvikiyle aşırı abartılı bir iddianame hazırlayan savcıyı da. Deniz Feneri davası savcıları hakkında AKP-Gülen cemaati işbirliğiyle dava açıldı, davanın ilerlemesini engellendi, amaç hasıl olunca savcılar beraat etti.
AKP ve Gülen Cemaati el ele verip yargıyı kullanarak güç oluşturma ve rakiplerini tasfiye etme stratejisi uyguladılar. Ceza yargısını olağanüstü hal yargısına çevirip, düşman ceza hukuku pratiklerini menfur amaçları için kullandılar. Avukatların yüzlercesi tutuklandı. Ama bugüne kadar hiçbir güç bir hâkimin verdiği karardan dolayı terör örgütü üyesi olduğu ve darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla tutuklanması adımını atmaya cesaret etmemişti.
Bu adım da artık atıldı. Ancak hukuk devletinin askıya alındığı savaş ortamlarında ya da lağvedildiği açık diktatörlükler ve totaliter rejimlerde görülen bir uygulamadır bu. Bugün Erdoğan’ın etrafında kenetlenmiş oluşum, 17/25 Aralık soruşturmalarından beri izlediği yöntemi bir üst seviyeye çıkarıp artık hâkim tutuklatarak, egemen güç terörünü doğrudan hâkimlere de uyguluyor. Üstelik bunu MGK’de aldırttığı kararla meşru kılmaya çabalıyor.
“Legal görünüm altındaki illegal yapılanmaları” Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne koyduklarını kendi ifşa eden ve bunun açılacak yeni davalar için “delil, mesnet teşkil edeceğini” söyleyen Tayyip Erdoğan, bundan böyle ceza yargısının MGK güdümünde olacağını ilan ediyor. Güçlünün “suç ve suçlu budur” dediğini yargının yeterli suç delili ve mesnedi olarak kabul etmesi, yargının tamamen yürütmenin emrine girmesi demektir.
Ama ilginçtir, bu da güçlünün korkusunu yatıştırmıyor. “5 bin hâkim ve savcı soruşturulacak” kampanyası başlatarak, yargının tüm üyelerini terörize etmeyi amaçlıyor.
Tayyip Erdoğan teşkilatı, hukuk devletini açık biçimde askıya alarak son derece ağır bir anayasayı ihlal suçu işliyor.   ;text-autospace:none'>   

   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları