Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Evrenin Şiirini Yazandı O!..
İlk, 1968 Türk Dil Kurultayı’nda karşılaştık. Oktay Akbal, Behçet Necatigil, ortada Fazıl Hüsnü Dağlarca...
Edebiyatın üç devi!
Üçü de Kurultay’a katılmak üzere İstanbul’dan Ankara’ya gelmiş.
Akbal’la Necatigil’in giyimlerinde bir olağanüstülük yok; takım elbise, ona uygun gömlek, kravat...
Dağlarca kar beyazı ceketi, sarıya kaçan bej pantolonuyla, yat sahibi zenginlerden biri sanılır.
Üçünün ayakkabısı da cilalı.
***
Köy Enstitüsü yıllarından bu yana, Dağlarca adı geçti mi, dilimin ucunda şu dizeler sıralanıverir: “Mustafa Kemal’i gördüm düşümde,/ ‘Daha!’ diyordu./Uğruna şehit olasım geldi hemen,/
‘Sabaha!’ diyordu./Al bir kalpak giymişti al,/Al bir ata binmişti al,/‘Zafer ırak mı?’ dedim,/‘Aha!’ diyordu.”
Nasrettin Hoca’nın “Ye kürküm ye!” öykücüğünde olduğu gibi, demek o yıllarda kılık kıyafete göre yargıda bulunma saplantısından kendimi henüz kurtarmış değilim; köylü ağzıyla “düş” diyen, “daha” diyen, “aha” diyen Dağlarca’ya üstündekileri yakıştıramıyorum.
***
“Mustafa Kemal’in Kağnısı” şiirindeki Elif’i öküzleriyle kardeş eyleyen, cepheye mermi taşıyan koca öküz yığılıp kalınca, “Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,/Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni./...Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım” diye yalvartan ozan, gözümde Karacaoğlan gibi, Erzurumlu Emrah gibi, ya başlıklı, ya kasketli canlanıyor.
Sonunda yanlarına gittim. Büyüklük, karıncayı bile küçük görmemekte; üç beş satırlık yazarı tanıyorlar, ona gönül havalandırıcı sözler söylüyorlar.
Dağlarca, Varlık’ta yayımlanan “Adam” adlı yazımı okumuş olmalı, “Kentte yaşayanı da kır insanını anlattığın gibi yazmalısın” diyor.
***
Yaşamı boyunca uzağında olmadım Dağlarca’nın. Sofrasına oturdum, konuşmalarını dinledim. Tuzla’da askerliğimi yaparken, hafta sonları sığındığım yer onun “Betik” adındaki küçücük kitapçı dükkânı olurdu.
İlk kitaplarından Çocuk ve Allah’ı okuduktan sonra Dağlarca benim için soyutlama dünyasında gerçeği arayan; çocukta Allah’ı, Allah’ta çocuğu gören bir ozanata idi...
O, şu gök kubbede, “Ben/Sahibi gibiyim yıldızların” diyen şairdi; ‘görünen’in ötesindeki ‘görünmeyen’i; ‘görünmeyen’in görünen yüzünü görüyordu. Öyle algılıyordum ben.
“Siz körsünüz görmüyorsunuz dediklerimi/Deniz diyorum mavidesiniz/Yurt diyorum yellerde/Siz/Körsünüz/... Yaprakları da dalgaları da büyük yokluğun/İlkyazlardan öteye ta gök çiçeklerinecek /Yelken yelken gelecek zamanlardayım/Siz körsünüz.”
***
Alman şairi Wolfgang von Goethe’nin, “Işığı duyuyorum” demesi gibi, o da Çocuk ve Allah’ta yer alan “Ağır Hasta” şiirinde, “Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum” diyor.
Dağlarca’nın algılama duyarlığı öbür şairlerinki gibi değildir; onun görüş çemberi çok geniştir. Başkasının tat aldığıyla o görür, gördüğüyle duyar, dokunduğuyla koku alır...
“Ağzın var mı az konuş,/Hem konuşmak da niye?/Ağzınla gör, ağzınla anla, ağzınla işit,/Ağzın var mı, ye ye ye.”
Şiiri, içinde yarattığı evrenin zenginliğinden alır besinini: “...Yıldızlarıyla, samanyoluyla, karanlığıyla,/Gece uçsuz bucaksız” dedi, buldu evrendeki yokluk olan varlığını...
“Al ölü yokluğumu dağlar gezegenler ardından,/Bir uyku, bir uzak türkü, ölü yokluğumu al.”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun konuşma
- Özgür Özel'den 'atama' çıkışı
- Özgür Özel kutlama programında
- CHP'li vekilden Soma için flaş çağrı...
- Mine Esen'den anlamlı konuşma...
- Serra Menekay yazdı, Aysim Dolgun Ildız besteledi
- İşte Cumhuriyet'in tarihi
- Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri eylem yaptı
- Cumhuriyet 100 yaşında! İyi ki Cumhuriyet var
- Şişli'de Hıdırellez coşkuyla kutlandı
En Çok Okunan Haberler
- 'Tasarruf' paketinde neler olacak?
- Baş'tan 'Bahçeli'ye tehdit' iddiası
- Mevduat faizlerinde yeni dönem!
- Biraya zam geldi! İşte güncel fiyatlar
- 'Kumpas'tan Menzil çıktı!
- Batık bankadan parasını faiziyle alacak!
- ‘Hayatımın en büyük hatasıydı'
- Yaş engeli: Görevleri sonlandırıldı!
- Meteoroloji’den 10 ile uyarı! Sağanak geliyor
- Trollere 'ekonomik kriz' yanıtı