Oğlu Ali’den Önder Çelik’e mektup: Bu günler geçecek

13 Aralık 2016 Salı

Babacığım,

Sen ve değerli arkadaşlarının geçirdiği bu sıkıntılı günlerin hemen biteceğinden adım gibi eminim. Zaman hızlı geçiyor sonuçta. Bunu lütfen unutma: Neşeli ve mutlu günlerimiz en kısa sürede kaldığı yerden devam edecek. Burda seni çok özlemiş kocaman bir ailen var. İçimizi ısıtan sıcacık evimizde -her ne kadar annem en soğuk havalarda camları açsa da- kedilerimiz ile ailecek seni bekliyoruz. Bahçemizde sabahları yaptığımız kahve muhabbetleri ile akşamları yaptığımız mangal keyfine tam hız devam edeceğiz. Bir de evimize geri dönünce biraz şaşırabilirsin. Senin için küçük değişiklikler yaptık.

Hayatımızın ne kadar mutlu ve neşeli geçtiğinden bahsederek o günlerin en kısa zamanda kaldığı yerden devam edeceğini hatırlatmak istiyorum.

Etiler’deyiz. Bana göre eski seneler, sana göre yeni seneler... Ben anaokulundan geliyorum, sen ise işten, ikimiz de yorgun ama mutlu... Sen, ben ve biricik annem sofraya oturup o tatlı kahverengi masamızda keyifli bir akşam yemeği yiyoruz. Hafta sonları da Arnavutköy’e giderek, berberimizde saçlarımızı kestirerek, balıkçımıza gidip bir ziyafet çekerek güzel mi güzel deniz havasıyla geçiyor. Günler bu şekilde mutlu-mesut birbirini takip ediyor.

Zekeriyaköy’de, bahçeli yeni evimizde, kedilerimizleyiz. Ben ilkokuldan geliyorum, sen ise yine işten, ikimiz de yorgun ama mutlu... Sen, ben, annem ve biricik kedilerimiz sofraya oturup başka bir tatlı kahverengi masada keyifli bir mangal keyfi yapıyoruz. Hafta sonları ise bahçemizde çimleri biçerek, kahvemizi içerek, güzel mi güzel doğa havasıyla geçiyor. Derken ben ortaokula başlıyorum. Ne de olsa zaman su gibi akıp geçiyor. Yine sen işten, ben okuldan, ama bu sefer annem de yorgun. O da kendini güzel evimizin koşuşturmalarına kaptırmış. Yani bize... İkimize de kimi zaman en iyi anne, kimi zaman en iyi arkadaş olmuştur.

Bir bakmışız ben lisedeyim. Yine aynı koşuşturmalar... Ben büyümüşüm artık. Senle konuşmalarımız ayrı bir keyifli. Eskiden ne bilgili, ne kültürlü bir insan derdim senin için. Bir de ne konuştuğunu anlasam... Artık anlıyordum işte!

Bir de bizim muhteşem “ropdöşambır” ekibini unutmamak gerek. Ne kahkahalar, ne eğlenceler, ne harçlık koparmacalar... Ekibe keyif veren o kırmızı sandalyeli kafe ve oradaki muhabbetleri saymama gerek bile yok. Ne değerli anılar... Ablam yani Ezgi ise bu dünyanın en, en, en muhteşem kişisi (bunu söylemezsem bu yazıyı yazamayacağımı belirtip beni tehdit etti).

Hayata bir kere geliyoruz. Her insan kaldırabileceği yükleri taşır. Bu yükler sen ve senin gibi fedakâr arkadaşlarına az bile. Zafer olması için fedakârlık da olmalı. Bu süreç de sizin fedakârlığınızın bir parçası sadece. Demin bahsettiğim gibi bu sıkıntılı günler en kısa zamanda bitecek, yani zafer sizin olacak.

Sevgiler,

Oğlun Ali.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları