Çiğdem Toker

'İş yapınca doğa bozulur'

02 Ağustos 2015 Pazar

3. Havalimanı projesi, ihalesinden bu yana Kuzey Ormanlarına tahribatından başlayarak, bataklık zemin, kuş göç yolu, finansman garantisi, kot düşürülmesi, haksız kazanç başlıklarıyla şiddetlenen sert bir muhalefetin odağında. ÇED raporu, acele kamulaştırma davaları devam eder, tartışmalar sürerken, projeyi üstlenen Cengiz-Mapa-Limak-Kolin-Kalyon beşlisince kurulan İGA şirketi ise sahada 6 bin metrekarelik şantiye kurup 450 “beyaz yakalı” ekibiyle çalışmaya başladı bile. Projenin ekolojik, hukuki ve finans boyutlarını eleştiren yazılarımın sayısı artınca; İGA’dan bize “kendilerini anlatmak” istedikleri ve sorularımızı yanıtlayacakları mesajı geldi.

Taksim’e yarım saat mesafede Kuzey Ormanları bitişiğindeki Tayakadın’a, 146 ekskavatörün aynı anda kazı yaptığı proje alanındaki şantiyenin yolunu tuttuk.

3. Havalimanı ihalesine rakip firma TAV adına girmişken altı ay önce bu projeye transfer olan İGA CEO’su Yusuf Akçayoğlu sorularımızı yanıtladı:

-Projenin, doğada, orman ve su kaynaklarında geri dönülemeyecek tahribat yaratacağı eleştirisinden başlayalım?

Bütün STK’lara saygılıyız. Ama kaçı gelip bizimle konuşmak istedi? Bize “girdiler, talan ediyorlar, su kaynakları mahvediliyor” diyorlar. Sokaktaki vatandaş olsam ben de inanırım.

-Pek çok araştırma raporu yayımlandı ama?

(Sahanın 1984’de çekilmiş fotoğrafını gösteriyor) Göllerden bahsediyoryar. Maden ocakları çalışmaya başlamadan, coğrafi yapıda bir tane bile doğru dürüst göl yok. Maden ocakları burayı terkettikten sonra 64 tane göl denen birikintiyi biz kuruttuk.

-Peki balçık zemin kurutulsa bile riskli değil mi?

Jeolojiyi çözdükten sonra, toprak hareketlerini küçültmek için master planda değişiklik yaptık. Eski planda kayma, kuzeye doğruydu. Güneye aldık; daha sağlam bölgeler. Terminalin yeri değişti. DHMİ onayladı. Şimdi hızlandık. Dolgu ve zemin iyileştirme metotları çözüldü. Dolgunun yapılacağı alan eski maden atıkları üzerinde. Biz önce çukurlardaki toprağın birazını atarak bazı yöntemlerle dolduralım diyorduk. Fakat baktık ki risk var, vazgeçtik. Komple çürüğü alıyoruz, söküyor, atıyor ve sıfırdan dolduruyoruz. Artık riski sıfıra indirdik. Terminal zaten kazıya oturuyor orada dolgu operasyonu yok. Sağlam zeminde çalışıyorsunuz.

-Terkos gölü ile derelerin bağlantısını kesileceği?

Terkos saha dışında kalıyor. Yapıların Terkos’la bağı yok. Yeraltı suyuyla bağlantılı olduğu dere kaynağı ve bir tane gerçek göl yok. Zaten doğal göl olsa kurutamazsınız. Çünkü göl tabanıyla yeraltı suyu birleşiyor. “Deniz dolduruyorsunuz” dedikleri yer eski bir çukur. 6 pistin olduğu ciddi bir iş, 150 milyon kapasite için yatay bir coğrafya platformuna ihtiyacınız var ama İstanbul’da uygun bir yer de yok gerçekten.

-Varmış. İmar planında 3. Havalimanı yeri aslında Silivri- Gazipaşa olarak belirlenmiş...

Bize burası tahsis edildi. Şahsi fikrim; orası metropole çok uzak kalırdı. Burası talan edilmiş, madenlerle perişan edilmiş bir arazi. Krater büyüklüğünde çukurlar vardı. Kazıyoruz 30 m. alttan bitki örtüsü çıkıyor. İhale dönemi 25 sondaj vardı. İhaleden sonra 3 bine yakın sondaj yaptık. Sonra anladık ki, zeminde iyi düşündüğümüz bazı bölgelerin iyileştirilmesi zaman alacak. Kazı kolay ama dolguyu hemen yapamıyorsunuz. Sıkıştırarak, test ederek yapacaksınız ki ileride oturmayı görebilesiniz. Bu oturmaların hepsi, toleranslarımız içinde. Hepsi güvenilir ve Uluslar arası standartlara uygun.

-Kotun düşürülmesiyle ihaleye fesat karıştırıldığı iddiasına ne diyorsunuz?

Bir kere düşürülen kot 75 değil, 93, 94 m. Daha önemlisi, kotun düşürülebileceği ihale sürecinde sorulmuş, kamu da teyit etmiş. İhale sırasında eski şirketimdeydim. Soruları ben gönderdim. İhale dökümanları incelenirse görülür. Oysa kamuoyuna tam tersi sunuldu. Bu iş kontratlarla yürüyor. İdare onayını almadan uçuş güvenliğini sağlamadan hiçbir şey yapamazsınız. Üyesi olduğumuz ciddi kurumlar size nefes aldırmazlar.

 

Terminalin ortası yol

-Yer teslimi geç yapıldı ve siz teslimden önce fiilen inşaata başladınız? Bu gelirlerinizi arttıran bir faktör değil mi?

Fiilen değil. Binlerce sondaj, metot tespiti için deneme dolguları, etüt proje çalışması, heyelan bölgesinin derinliğini ölçmek için kazı yaptık. Bunlar işe başlamak sayılmaz. Hazırlık aşaması. Çünkü alanın, inşaata engel olmayacak biçimde teslim edilmesi gerekiyor. Gelin girin dediler, girdik. Bunların hiçbiri imalatın önünü açan konular değil. Bizi en çok yoran konu, terminali göbeğinden yaran, ağır trafikte kullanılan D100 karayolu. Bunun burada olmaması lazım. Biz girmeden önce deplase edilmiş olması gerekiyordu. Olmayınca kendi paramızla, yolu dışarıya almak için geçici deplasman yaptık. Sözleşmeye göre olsa, “Sayın DHMİ, burayı teslim almıyorum deme hakkım var. Ama baktık gecikiyor. Bu şekilde teslim aldık, şimdi zor koşullar altında iş yapmaya çalışıyoruz.

 

90 milyon yolcu

-Bu süre size avantaj sağlamıyor mu?

Zemin tanıma adına avantaj sağlamış olabilir. Ama imalatları başlatacak bir süreç değil. Tam tersi bir şey oldu. İhaleye göre 70 milyon yolcu kapasiteli 850 bin metrekare yapacağız. Ama talebin çok yüksek olduğunu görünce, biz işleteceğimiz için riski gidermek istedik Ve 1 milyon 350 bin metrekare ve 90 milyon yolcuya yükselttik. İş yükü yüzde 40 arttı ama süre hala 42 ay.

-Yer teslimindeki bir aylık sınırlayıcı süre nasıl uzadı?

İdare size yazı yazıyor. Ya yeri teslim alacaksınız, ya da “şunları şunları da yap öyle alayım” diyeceksiniz. Biz de “falanca engel giderilsin” dediğimizde süre uzuyor. Ama bakın mesela hala şurada orman var. Orman Bakanlığı’nın yürüttüğü işler. Orada kesim yapmış. Ağacını oraya bırakmış. Hala oraya giremiyoruz, imalat yapamıyoruz. Bizim uhdemizde değil. Orman Bakanlığı yapıyor. İhale açıyor ağaç kesimi için. bizim kontrolümüzde olan bir konu değil. Ve gecikme sebeplerimizden biri.

-İstanbul’un akciğerleri denilen ormanların zarar görmesi size ne düşündürüyor?

Dünyanın neresinde iş yaparsanız yapın, maalesef uygarlık ile doğanın çelişkisi var. Bunun önüne geçilemez. Mesele bunu minimuma çekmeye çalışmak. Çölde iş yaptığınızda, kertenkeleleri kaktüsleri yok ediyorsunuz. Burada da başka yerleri ağaçlandırarak, başka işler yaparak telafi etmeniz gerekir. Şunu belirteyim: Burada orman diye bahsedilen ağaçlar meşe. kısa ve ince gövdeli. Kesin rakam çıkarmak çok kolay değil. Yanısıra, madenci arkadaşlar endüstriyel ormanlar yapmış. Burada sökülen her ağacın karşılığını dikme taahüdümüz var zaten.

-Ama Kuzey Ormanları bir tane. Başka yerlerde yapılacak dikim , buradaki kaybı nasıl karşılar?

Karşılar dersem yalan söylemiş olurum. Ama neler yaptığımızı anlatabilirim: 7650 hektarın, 2750 hektarı orman. 20 bin fidanı, saha dışındaki ağaçlandırma alanlarına bozmadan taşıdık zaten. Bir kısmını yok etmeden nakil yapacağız. bir kısmını mecburen proje sonrasında peyzaj anlamında. Bire beş taahhüdümüz var. Mecbur değiliz ama yapmak istiyoruz.

-ÇED raporuyla, acele kamulaştırmaya ilgili açılan davalardan etkilenmiyor musunuz?

Açılan davaların tamamı kamu ile DHMİ ile ilgili. Biz muhatabı değiliz.

 

Avantaj demek için daha erken

-İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, kot düşürülmesinin size 2 milyar TL’ye avantaj sağladığını açıkladı?

Bunu söyleyebilmek için, işin tamamını bitirip görmeniz lazım.

Çürük zeminden kaçtık. Ama geride daha çok ciddi işimiz var. Dolayısıyla şu anda bir kar ve zararı konuşmak hiç gerçekçi değil. İnşaat maliyeti, 4 fazı bitirdikten sonra inşaat maliyeti ortaya çıkar. Bu devasa bataklığı iyileştirmenin maliyeti de var. 10.3 milyar euroluk bir inşaat maliyetinden bahsediyouz. Bu işin maliyeti eninde sonunca ortaya çıkacak. Eğer biz becerikliliğimizle 10.3 milyar’ı aşağıya çekersek karımızdır. Üzerine çıkarsak görememişiz diyeceğiz.

 

140 bin tohum naklettik

-Daha şeffaflaşmak için uluslararası ÇED raporu hazırlattık. Bu yıl yayımlayacağız. Bu bizim için önemli. 7 kişilik bir çevre birimimiz var. Ülkü Hanımımız militan gibi bir çevre mühendibi, Tehdit altındaki bütün endemik bitkileri köklerini alıp naklediyoruz. Sahil içindeki kara ve su kaplumbağaları alıp başka yerlere naklettik. Kardelen türk zambağı peygamber çiçeği 140 bin bitki tohumu nakili yapıldI. sahil sarmaşığı, havalimanı peyzajında kullanılacak. Kör fare ve gri kurt ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Benzer habitatlara taşınıyor.

 

Kuş göç yolu değişmeyecek

Şundan emin olun. Dünyada kuşlarla ilgili bu kadar detaylı araştırma yapmış bir başka proje olmadı. Yanlış algıyı da düzeltelim. Kuş göç yollarını değiştirmek diye birşey yok. Biz kuşların, operasyonu etkilemeyecek şekilde yönetilmesinin peşindeyiz. Kuşlar her zaman olacak. Kuş haritasını çıkardık. Yılın belli aylarında kuş göçleri oluyor. şu anda o dönemlerin detaylı çalışmaları yapılıyor. Kuş göç yolu buraya has değil, Atatürk Havalimanı’nda da var. Burası oradan 10 kat güvenli olacak. Bir yıllık datayı topladık. 10 ornitolog çalııyor. En gelişmiş radarları aldık. Uzmanlarımız ABD havalanlarını bir ay gezdi. Oradaki en gelişmiş sistemlerden yararlanma imkanı yakalıyoruz. Sonuçta, biz kendimizi kuş göç yoluna göre ayarlayacağız.

 

Kredi sona yaklaştı

Türkiye’nin en büyük finansmanından bahsediyoruz. Bunun zaman alması doğal. Her banka, projenin fizibıl olup olmadığını görmek ister. Bu projenin bankable olmaması diye birşey sözkonusu değil. Tamamen talebe bağlı. Ki daha bugünden 70 milyondan 90 milyona çıkmayı fazladan yatırım yapmayı göze alacak hale geldik. Burada 2-3 devlet bankası var diye değil. Bankaların hepsi para kazanacak. Bizim zaten 750 milyon euro’luk bir köprü kredimiz var. Ana kredinin de sözleşmesi devam ediyor. İyi bir yolda. Bankaların tuttuğu teknik danışmanlar var. Sahayı geziyorlar. Sizden bizden daha çok kontrol ediyorlar. Soru cevap workshoplar . Yeni bitti. En fazla iki ayda bu süre kapanır bence. Projenin anlatılması meselesini atlattık.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları