Tohumun mucizesi ve Vandana Shiva

Hindistan’ın iç ve dış sömürgeciler tarafından talan edilmesine karşı duran bir kadın bugünlere ışık tutuyor.

Tohumun mucizesi ve Vandana Shiva
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.03.2025 - 11:03

İlkbahar, toprağın yeniden uyanışıdır. Doğanın bu uyanışı bize bereketi, doğurganlığı ve yaşamın sürekliliğini hatırlatır. Her tohumda saklı olan muazzam potansiyel, yalnızca gezegenin değil insanlığın da geleceğini taşır. Bu hafta siz değerli okuyucularımla hem insanlık hem gezegen adına duyarlı bir tavır sergileyen, Hint çevre eylemcisi, gıda güvenliği savunucusu ve küreselleşme karşıtı yazar Vandana Shiva’yı anlatmak istedim.

Manastır eğitiminden sonra fizik eğitimi alan Vandana Shiva, 1975 yılında Western Ontario Üniversitesi’nde “Kuantum Teorisinde Saklı Değişkenler ve Lokalite” teziyle fizik felsefesi doktorasını tamamladı. Bilim dünyasından aldığı disiplin ve araştırmacı bakışı onu doğanın yasalarına kulak veren bir savunucuya dönüştürdü. Çocukluğunda, bir orman koruyucusu olan babası ve çiftçi annesi ile doğanın dilini öğrenerek büyümüştü ancak doktora sonrası Hindistan'a döndüğünde çıktığı doğa yürüyüşlerindeki manzara belleğindeki çocukluk ve gençlik manzaralarıyla uyuşmadı. Hammadde uğruna ağaçlar kesilmiş, akarsular kurumuştu. 

AĞAÇLARA SARILMAK

Hindistan’da 1973 yılında kadınlar tarafından örgütlenen Chipko Hareketi, belki de dünyadaki en şiirsel ve güçlü direniş biçimlerinden biridir. Chipko, “sarılmak” demektir. Kadınlar, Hindistan’da kereste mafyasının meşe ağaçlarını kesmelerini önlemek için ellerinde hiçbir şey olmadan, yalnızca ağaçlara sarılarak durdular. Bu, hem fiziksel hem de simgesel bir savunmaydı. Hareketin sözcüsü olan Vandana Shiva, Chipko Hareketi’ni yalnızca çevre mücadelesinin değil kadının doğayla kurduğu köklü bağın ve toplumsal adaletin de sesi olarak görüyordu. Ona göre orman sırf odun değil su, toprak, besin ve topluluk demektir. Ormanı savunmak, yaşamın sürekliliğini savunmaktı. Ve elbette bu kolektif iyicil hareketin etkisi büyüdü ve dünyanın dört bir yanına yayıldı. Bugün dünyanın herhangi bir yerindeki çevre hareketinde ağaçlara sarılmak deyince aklımıza Chipko’nun o ilk sessiz direnişini gelmeli. Vandana Shiva Chipko Hareketi, kadınlar ve çevre alanındaki çalışmaları nedeniyle 1985’te Birleşmiş Milletler Kadın Konferansı için Kenya’nın başkenti Nairobi’ye davet edildi. Konferansta ağırlıklı olarak sınırsız büyümeyi amaçlayan kalkınma modellerinin yarattığı tahribatlar ele alındı. Çevresel yıkımın kadınlar üzerindeki olumsuz etkileri ilk kez bu konferansta açık şekilde ifade edildi.

TOHUM BANKASI

Vandana Shiva’nın 1991’de kurduğu Navdanya Vakfı, yalnızca bir tohum bankası değildi. Kültürel bir bellek, canlı bir laboratuvar ve geleceğe bırakılan bir emanetti. Navdanya’nın anlamı “dokuz tohum”dur ve bu sembol, tarımsal çeşitliliğin kutsal kabul edildiği vedik geleneklerden gelir. Vandana Shiva, endüstriyel tarımın dayattığı monokültürün insanlığı nasıl açlığa ve yoksulluğa sürüklediğini gördükten sonra köy köy dolaşıp tohum toplamaya başlamıştır. Bugün Navdanya çatısı altında 150’den fazla tohum bankası var ve yalnızca pirinçte 4 bin çeşit yerel tohum korunuyor. Bu bankalar, her yıl tohumları ekerek ve değişen iklim koşullarına uyum yeteneklerini takip ederek geleceğin tarımını canlı tutuyor. Unutmadan 1998'de Navdanya ABD'li RiceTec Inc. tarafından basmati pirincinin biyolojik korsanlığına karşı bir kampanya başlattı. 2001'de yoğun bir kampanyanın ardından RiceTec, patent üzerindeki iddialarının çoğunu kaybetti.

Vandana Shiva’nın ortaya koyduğu en önemli kavramlardan bir tanesi de “yeryüzü demokrasisi” kavramıydı. Bu kavram sadece insanlar arasında değil tüm canlılar arasında adil, dengeli ve döngüsel bir yaşam düzenini savunur. Kavramın kökenleri, “dünya tek ailedir” anlamına gelen vasudhaiva kutumbakam ifadesine dayanır. Eğer tek bir aileysek kaynakları dengeli, adil ve gereksinimler doğrultusunda kullanmalıyız. Yeryüzü demokrasisinde gezegenin kaynaklarını tükenmez bir hammadde olarak görmek yerine onların korunması ve döngüselliğini temel alınır. Her tohumun, her ağacın, her nehrin yani doğanın tüm parçalarının da hakkı vardır. Bu bakış açısı, ekonomik büyümenin düz modellerini reddeder. Onun yerine döngüsel, onarıcı ve yerel odaklı yaşam biçimlerini savunur. 

Toprakana kültünün bu denli yoğun olduğu bir coğrafyada ilkbaharın geldiği, toprağın uyandığı bugünlerde tohumun mucizesine, doğanın döngülerine ve bu kadın kahramanlara teşekkür etmek gerek. Bitirirken onun şu sözü, baharı ve toprağı kutlayan her kalbe dokunacaktır:

"Dünya için doğru şeyi yapıyorsanız o size harika bir arkadaşlık sunar."