Sakın şaşırma...

18 Nisan 2014 Cuma

Orhan Veli 100 Yaşında:

Antalya’da duvara “Ahmet Atakan Ölümsüzdür” diye yazdı. Bir yıl hapis cezası aldı. Sakın şaşırma. Burası Türkiye.
Türkiye’yi AİHM yine mahkûm etti. İçin acısın, yerine dibine gir, bir kez daha insanlığından utan. Ama artık şaşırma!
Gaziosmanpaşa’da Milli Eğitim’e bağlı bir lisede müfettişler her sınıftan 5 öğrenci topladılar. Toplam 60 öğrenciye Gezi olaylarına ilişkin “Öğretmenini ihbar et” baskısı yaptılar. Sakın şaşırma. Hatırla Başbakan’ın verdiği komutu: “Komşunu ihbar et!” Sakın unutma!
Hukuk guguk oldu, sakın şaşırma. Bugün bir kadın daha öldürüldü, sakın şaşırma. Bir kız çocuğuna daha tecavüz ettiler, sakın şaşırma. Pedofiliyi sıradanlaştırmaya çalışıyorlar, sakın şaşırma...
Kendine “aydın” diyen ama hükümete yaranmak için Twitter ve YouTube yasağını bile savunanlar var bu ülkede. İşte asıl buna sakın şaşırma...
Sevgili okurlar bu ülkede yaşayıp en şaşırmamız gereken şeylere şaşırmaz olduğumuzda... Karamsarlığın dipsiz kuyularına düşer gibi olduğunuzda... Karşımıza “Sakın Şaşırma: Orhan Veli 100 yaşında” adlı bir sergi çıkageldiğinde... İnsan sevinçten deli oluyor, şiire ve hayata yeniden âşık oluyor!

100 yaşındaki genç
Ben onu hep 36 yaşında biliyordum, biliyorum... Meğer 100 yaşına gelivermiş. Ama hâlâ öyle genç, öyle yeni, öyle sıcak, öyle yaratıcı... Öylesine zihin ve gönül açıcı...
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından düzenlenen sergiden söz ediyorum. Muhteşem. İçeriğiyle, kapsadıklarıyla, düzenlenmesiyle, akıl ve duygu dengesiyle, kataloğuyla, gezerken sağladığı olanaklar ve işlevselliğiyle muhteşem bir sergi. Sakın boş bulunup aylar sürecek sanmayın. 3 Mayıs’ta kapanıyor! Kaçırmayın!
Fotoğraflar, mektuplar, şiirler, kitaplar, gazete ve dergiler, resimler, heykeller ve çizimler arasında dolaşıyorum. Her belge, her satır, her çizgi, her imge onun dünyasının çok iyi bildiğim ya da bilmediğim, unutup da hatırladığım ya da ancak şimdi keşfedebildiğim sayfalar açıyor. Çağrışımlara gebe nice dünyalara sürüklüyor. Gülümsemesi içimi ısıtıyor, kahkahası başımı döndürüyor, duyarlığı yüreğimi ferahlatıyor ve ironisi, eleştirisi zihnimi açıyor...
Türk şiirinin çığır açan ustası, sanki sokakta saklambaç oynadığım günlerden arkadaşım; sanki Refik’te ya da Çiçek Bar’da kadeh tokuşturduğum dostum, sanki gizli bahçemi paylaştığım sırdaşım... Türk şiirini o ağır “ulvi havadan” kurtaran afacan çocuk!
Turgay Fişekçi’nin “Deli Eder İnsanı Bu Şair” başlıklı o enfes yazısında (Cumhuriyet, 13 Nisan Pazar) dediği gibi Orhan Veli’nin “Türkçenin kılcal damarlarına, şiirsel özelliklerine egemenliği”, bir kez daha anadilime âşık olmama yol açıyor...
Sergide iki yanımda iki eşsiz “arkadaşım”, iki usta, iki sevgili... Bir yanımda Melih Cevdet Anday, öteki yanımda Oktay Rifat... Sanki biraz önce gazetedeki odamdan çıktık da sergiyi dolaşıyoruz... 1981 yılında Sanat Dergisi’nde “Yaprak” dergisinin tıpkıbasımını vermiştik okurlara...
Bu arşiv sergiye emeği geçenleri kutlarken ve teşekkür ederken günün koşullarına uygun son sözü Orhan Veli’ye bırakıyorum: “Sizin İçin” şiiri:

Sizin için, insan kardeşlerim,/Her şey sizin için;/Gece de sizin için, gündüz de;/ Gündüz gün ışığı, gece ay ışığı;/Ay ışığında yapraklar;/Yapraklarda merak;/Yapraklarda akil;/Gün ışığında bin bir yeşil;/ Sarılar da sizin /için, pembeler de;/Tenin avuca değişi,/Sıcaklığı,/Yumuşaklığı;/Yatıştaki rahatlık;/ Merhabalar sizin için;/Sizin için limanda sallanan direkler;/Günlerin isimleri,/Ayların isimleri,/Kayıkların boyaları sizin için;/Sizin için postacının ayağı,/Testicinin eli;/Alınlardan akan ter,/Cephelerde harcanan kursun;/ Sizin için mezarlar, mezar taşları,/Hapishaneler, kelepçeler, idam cezaları;/Sizin için;/ Her şey sizin için.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları