Kissinger 100 yaşında öldü! (1)

08 Aralık 2023 Cuma

Tam 100 yıl yaşayıp bir hafta önce ölen ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’a 50 yaşındayken Nobel Ödülü verilmişti!

Kissinger, Kuzey Vietnamlı lider Le Duc Tho ile birlikte ödüle layık görülmüştü. Vietnamlı lider ödülü reddederken Kissinger, ödülü alçakgönüllülükle kabul etmişti. 

Kissinger para ödülünü, çatışmalarda ölen Amerikan askerlerinin çocuklarına bağışlamıştı. İki yıl sonra komünist güçler, Güney Vietnam’ı ele geçirdiğinde ödülü geri vermeye çalışmıştı!

Vietnamlı lider Tho, ödülü reddetmişti. Nobel Ödül Komitesi’nden iki kişi de Kissinger’a ödül verilmesini protesto etmek için istifa etmişlerdi. Nev York Times gazetesi ise “Nobel Savaş Ödülü” adını takmıştı!

Henry Kissinger, Türkiye’de Cumhuriyetin kurulduğu yıl olan 1923’te Almanya’da doğdu. Babası Louis Kissinger (1887-1982) bir öğretmendi. Annesi Paula (Stern) Kissinger (1901-1998) bir ev kadınıydı. Valter Kissinger (96) adında bir kardeşi vardı. Uzun ömürlü bir ailedendi!

Soyadı olan Kissinger, onun büyük büyük büyükbabası Meyer Lob tarafından 1817 yılında kabul edilmişti. Bir genç olarak zamanında ülkenin en iyi takımlarından biri olan Greuther Fürth’ün genç takımında futbol oynamıştı. 

1938’de “Nazi zulmünden” kaçan ailesi New York’a taşındı. Kissinger’ın ebeveynlerinin kaçmakla ne kadar isabetli bir şekilde hareket ettikleri, aileden Almanya’da kalan en az 13 yakın akrabanın, Naziler tarafından gaz odalarında ya da toplama kamplarında öldürülmeleriyle anlaşılacaktır!

George Vashington Yüksek Okulu’ndan sonraki ilk yıl, gece okuluna başladı ve tam zamanlı olarak bir tıraş fırçası fabrikasında çalıştı. 

Kissinger, orada Yahudi göçmen topluluğunun bir parçası olarak üst Manhattan Vashington Heights bölümünde liseye gitti. Lise sonrasında, muhasebe eğitimi için Nev York City Koleji’ne girdi.

Kissinger, üç yıl Amerikan ordusunda görev yaptıktan sonra ordunun istihbaratında görev aldı. Doktorasını yaptıktan sonra da Harvard Üniversitesi’nde “uluslararası ilişkiler” dersleri verdi.

Bu arada Harvard’da başlatılan ve yabancı ülkelerden siyasetçiler, kamu görevlileri ve gazetecilerin davet edildikleri “Uluslararası İlişkiler Semineri” projesinde kilit rol oynadı! 

Seminere davet edilen kişilerden biri, Türkiye’den gelen genç bir gazeteci olan Bülent Ecevit’ti. Kissinger, daha sonraki yıllarda Ecevit’ten söz ederken onu “şair” olarak hatırladığını söyleyecektir. Ecevit, 97 yaşında öldü!

İlginçtir, doktorası sonrasında, “akademik çekişmelerin” bir sonucu Harvard’da iş bulamayınca, Nev York’taki bir düşünce kuruluşunda nükleer silahlar üzerine çalışan önemli, bir akademik çalışma grubunda görev yaptı... 

“Kısa menzilli sistemler” kullanılarak bir “nükleer savaşın pekâlâ kazanılabileceği” görüşü ile “ezber bozan bir teoriyi” ortaya atmasıyla herkesin ve Vashington’un da dikkatini üstüne çekti...

Vashington’daki karar alma çarkında önemli bir aktör olmayı, daha o yıllardan aklına koymuş olan Kissinger, 1968 seçim kampanyasına Cumhuriyetçi aday Richard Nikson’un gözüne girmeyi başardıktan sonra Nikson’un sandıktaki zaferiyle birlikte 1969 yılında başkanın “ulusal güvenlik danışmanlığı” görevini üstlendi. 

Nikson, 1972 seçiminde ikinci dönemi de kazandığında, Kissinger bu kez 1973 yılında “dışişleri bakanlığı” görevini üstlendi ancak iki yıl kadar “ulusal güvenlik danışmanlığı” görevini de yüklendi... 1975’e kadar sürdürdüğü bu görev, ABD dış politikasını belirlemede, ona büyük bir yetki tanıdı!

Kissinger, Nikson’un 1974 yılında patlak veren “Watergate skandalı” üzerine görevinden istifa edip yerine yardımcısı Gerald Ford’un geçmesinden sonra da dışişleri bakanlığını 1977 yılına kadar sürdürmüştür.

Amerikan basınında Kissinger şöyle tanımlanmıştı:

Karşımızda son derece ihtiraslı, yetki paylaşımı konusunda kıskanç davranan, karar alma mekanizmasında kendisi dışında, hiç kimseye söz hakkı tanımak istemeyen, paylaşıma kapalı, hedeflerine ulaşabilmek için acımasız olabilen bir şahsiyet var!

Kissinger’ın özellikle yönetime geçmeden önceki akademide geçirdiği döneme bakıldığında, daha sonra Harvard’da kendisinin öğrencisi olacak yazar ve diplomat Leslie Gelb’in anlatımında, ‘Altındakilere tahakküm eden, aynı kademelerde olduğu akranlarına sinsice davranan, buna karşılık üstündekilere dalkavukluk eden’ bir karakter beliriyor.

Tabii, bütün bu karakter özelliklerinin yüksek bir zekâ ve aynı zamanda kuvvetli düzeyde bilgi ve birikime dayanan bir stratejik düşünme kabiliyeti ile birleştiğini de hesaba katmamız gerekiyor.

Sonuçta yönetime geldiğinde, bulunduğu bütün görevlerde girişimde bulunmaktan kaçınmayan, olayları izlemektense, müdahil olup yönlendirmeye iştahlı, muktedir bir karar vericidir. Üstelik bu karar verici, harekete geçtiğinde kuralları, yasaları baypas etmek etmekten de çekinmemektedir...

(Sürecek)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları