Mehmet Ali Güller

Bekçilik değil devrimcilik zamanı

28 Ekim 2023 Cumartesi

“Cumhuriyetin 100. yılı” diyoruz ama bu Cumhuriyet, ne acı ki o Cumhuriyet değil.

İktidarın kutladığı Cumhuriyet ile cumhuriyetçilerin kutladığı Cumhuriyet farklı: İktidar, karşıdevrimle yıkıp yerine inşa etmeye çalıştığı “dinsel cumhuriyetin” doğum sancılarını kutluyor, Cumhuriyetçiler ise büyük oranda yıkıldığını kabullenmek istemedikleri “laik Cumhuriyeti” kutlamayı sürdürüyor.

Cumhuriyetçilerin bir kısmı ise yıkıldığını görüyor ve “yeniden Cumhuriyet” hedefiyle kutluyor ki asıl önemlisi bu...

KORUMA DEĞİL KURMA İHTİYACI

Daha önce anımsatmıştım. Ahmet Taner Kışlalı, 1994’te katıldığı “Atatürk’ün Cumhuriyeti Nereye Gidiyor?” konulu toplantıda şöyle demişti: “Atatürk’ün Cumhuriyeti kaldı mı ki nereye gittiğini tartışıyoruz? Asıl, onu nasıl yeniden kurabileceğimizi tartışmalıyız.”

Evet, 29 yıl önce Kışlalı’nın saptadığı gibi Atatürk’ün Cumhuriyetinden geriye pek bir şey kalmamıştı. Ama bırakın Atatürk Cumhuriyetini, bugün sıradan Cumhuriyetten bile geriye pek bir şey kalmadı. Aradan 29 yıl geçti ve bu 29 yılın 21 yılında iktidar olan AKP, Cumhuriyetten geriye kalanları da adım adım tasfiye etti.

Peki Ahmet Taner Kışlalı’nın o tespitini yaptığı 1994 yılından bu yana, neden daha da geriledik? Birçok nedeni var elbette ama biri şu: Çünkü aradan geçen 29 yılda, “yeniden kurmayı” değil, “korumayı” esas aldık. Böyle yaptığımız için de bugünlere geldik...

DEĞİŞİM DEĞİL DEVRİM ZAMANI

Cumhuriyet çok büyük ölçüde yıkıldı. Bugün ne Atatürk’ün gençliğe emanet ettiği devrimci Cumhuriyet var ne de onun daha da gerisinde sıradan bir burjuva cumhuriyeti var...

Bu gerçeği görmezsek görevimiz “Cumhuriyeti koruma” aldatmacası şeklinde 29 yıldır sürdüğü gibi sürer ve “tam yıkılışı” izleriz. Bu gerçeği görürsek Cumhuriyeti yeniden inşa etme görevimizi saptarız.

Cumhuriyet neden “büyük ölçüde yıkıldı” peki? Mustafa Kemal Atatürk’ün “arasız devrim” yolu tutulmadı, sürdürülmeyen devrim önce kireçlendi, sonra katılaştı ve en sonunda Cumhuriyet karşıdevrimle, Cumhuriyet karşıtlarına teslim edildi.

Cumhuriyet, “bekçilikle” korunamadı, zaten korunamazdı. Çünkü Cumhuriyet, ancak devrimcilikle korunabilirdi. Aynı nedenle Cumhuriyet ancak devrimcilikle yeniden inşa edilebilir. Bugünün büyük gerçeği budur.

Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözü, bir devrim formülüdür: Devrimle Cumhuriyet kuranlar, devrimle milletleşmiştir, uluslaşmıştır. Geniş köylü kitlesi, olduğu kadar işçisi, esnafı, zanaatkârı, tüccarı, askeri, öğrencisi, aydını tek cephede toplanmış ve önce padişahın Kuvayi İnzibatiyesi’ne karşı, ardından da emperyalistlere karşı kuruluş ve kurtuluş mücadelesi vermiştir.

Mustafa Kemal’in devrimciliğinin büyüklüğü, sağlam bir cephe inşa edebilmesindedir; Anadolu’nun yoksul köylüsüyle, İstanbul’un aydınını aynı örgütte bir araya getirebilmesindedir.

CUMHURİYET CEPHESİ

Bugünün işi de cumhuriyetçileri bir araya getirebilmektir, bir “Cumhuriyet cephesi”nde toplanabilmektir.

Siyasal formül, öncelikle bu cephede Kemalist-sosyalist ittifakı kurabilmektir. Kemalistler ve sosyalistler, hele de bugünün koşullarında, siyasal İslamcılığın baskısı altında, birlikte mücadele etmesi gereken siyasal kesimlerdir.

Üstüne bu cepheyi fiilen mavi yakalı hale getirilmiş beyaz yakalılarla, sendikalaşma oranı azalsa da işçilerle ve toprağını ekemez hale getirilmiş yoksul köylüyle, sayıları beş on milyona ulaşmış yoksul emeklilerle hızla genişletebiliriz.

Yeniden devrimci Cumhuriyetin inşası için bu tarihi işbirliğini sağlayabiliriz, sağlamalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Esad’ın analizi 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları