Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kayıplar ve ayıplar
Son yazımda kazanırken kaybedenlerden söz etmiştim. Ne yazık ki, bugünün Türkiye’sinde çok sık karşımıza çıkan bir tablo…
“İktidara yakın olayım, onun nimetlerinden yararlanayım” derken, adı sanı, onuru dahil pek çok şeyi kaybedenler var. Üstelik kayıpları kişisel de olmuyor; koskoca bir topluma kaybettirdikleri de cabası… Bugün bu “kazandığını zannederken kaybetme” halinin nereden kaynaklandığını anlatmaya çalışacağım.
Bir zamanlar sporcuların sıkça kullandığı bir kalıp vardı: Kazanamıyorsan kaybetme! Bu aslında gücünün, hazırlığının, organizasyon kabiliyetinin kazanmak için yeterli olmadığını bilenlerin sığındığı bir limandır.
Bizim gibi sporu futboldan ibaret sanan, hatta siyaseti de futbol terimleriyle konuşmayı seven toplumlarda çok duyarsınız bu lafı… Sanırım futbolda beraberlik de olduğu için, maç boyu defans yapıp, sahadan yenilmeden çıkmayı hedefleyen antrenörler vardır. Bunun politikaya yansıması şöyle oluyor: Kazananın tarafında yer alalım, en azından kaybetmeyiz. Hatta bu zihniyet “kazanacak aday” diye bir terim bile üretti, biliyorsunuz.
Gerçek sporcu, her koşulda sahaya kazanmak için çıkan, kendi doğrularıyla, antrenmanlarda çalıştıklarıyla alın terini ve enerjisini birleştiren, son ana kadar mücadele eden kişidir. Geçtiğimiz federasyon seçimlerinde yarışırken, bizim ekibimize “Hiçbir siyasi desteğiniz yok. Çekilin veya kazanma şansı olan adayla birleşin” diyenler oldu. Kimi bizlerle aynı fotoğraf karesine girmekten bile kaçındı. Aynı dünya görüşünde olduğumuzu, aynı değerlere inandığımızı düşündüğümüz, geçmişte çok şeyi paylaştığımız bazı arkadaşlar “yönetimin parçası olmamız gerek” fikrinden hareketle, siyasi güce meylettiler. İçlerinden yönetime girenler de oldu.
Sonuçta, seçim günü kazandığını zanneden o arkadaşlar, bugün olup bitenlerden şikâyetçi, ayıplara ortak olmanın ağırlığı omuzlarında, küskün köşelerine çekilmiş görünüyor. Biz inandıklarımızı savunarak ve sağduyulu spor insanlarına güvenerek “o maçı” kaybettik belki ama aradan geçen 2.5 yılda nereden nereye geldiğimizi herkes görüyor. Kıssadan hisse: Kaybetmemeye oynamak, sadece günü kurtarmaya, zaman kazanmaya yarar.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- Mükemmel koca olan 4 burç
- Savunma sanayi firmalarının ürünleri, Din dersinde!
- Kadınları 'çarşaf'a çağırdılar
- Metin Külünk'ten, Şimşek'e 'fotoğraflı' uyarı
- Erdoğan'ın ABD ziyareti ertelendi!
- Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan KDV zammı
- İşte 'yeni müfredat' taslağı...
- Arda Güler ilk 11 çıktı ve golünü attı!
- Tekkede mürit mi yetiştiriyorsunuz?
- Korhan Berzeg’i arama çalışmalarında yeni bulgu!