Lütfedilen bir yaşam

27 Ocak 2024 Cumartesi

Sevgili,

Altan Öymen’in eşi Aysel Hanım geçen gün öldü. Haberi alır almaz uzun zamandır beklenen darbeyi yedim. 

- Sonunda kaçınılmaz acı haberi aldık!...

Birkaç yıldır (Ne kadar olduğunun ben de farkında değilim) Aysel Öymen’in sağlık durumunu endişe ile yakından izliyordum. Altan Öymen’e her telefon açışımda ya da ziyaretine gidişimde Aysel Hanım’ı orada bulurdum. Ağır kalp rahatsızlığı dolayısıyla evden çıkamıyor, çok fazla hareket edemiyordu. Kocasıyla yavaş çekim bir filmde oynar gibi her adımda sanki bir şey kırılacakmış titizliğiyle yaşıyorlardı. Altan Öymen karısıyla öğrenci oldukları Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) 1. sınıfında bundan 70 yıl önce tanışmışlardı. Kalabalık bir gündü ve sınıfta iğne atsan yere düşmüyordu. Yer bakınırken Altan Öymen bir ses duydu. Minik ama çok güzel bir kızdan geliyordu o ses.

“Altan gel, burada yer var” diyordu. Altan gitti kızın yanına oturdu. Gidiş o gidiş. Bir daha önceki gün ölüm onları ayırana kadar ayrılmadılar.

Altan ve Aysel Öymen’in öyküleri seninle benim hukuk fakültesindeki öykülerimizi andırır. Aysel Hanım’ın kalp hastalığı senin kanser hastalığına rast geldi. Artık ben de Altan gibi evde bir şeyler kıracakmışçasına dikkatli yaşıyor, her akşam gittiğimde seni sağ bulduğumda “Çok şükür nefes alıyor yine” diyordum. Öyle hasta, kanatları kırık halde durman beni çok üzüyordu. Ama yine de seviniyordum. Bu cabadan, lütfedilmiş bir yaşamdı. Hiç değilse bir süre daha beraber olacaktık. Altan’la eşzamanlı yaşadığımız bu hasta-koca ilişkisi yüzünden sık sık onları düşünüyordum. Altan’ın yüzüne bakarken, birdenbire bir şey söylemek için arkasına döndüğünde orada hiç kimsenin olmadığını görerek nasıl dehşet içinde acı çektiğini anlıyordum. 

***

Onun için daha ölüm haberini okur okumaz pencereden dışarıya bakmadan önce kararımı vermiştim. Bugün o cenazeye mutlaka gidecektim. 

Ama takdiri ilahi karşısında eli böğründe kalmaya mahkûm Türk vatandaşı, İstanbul hemşerisi, kader kendini zorluyor olsa da her istediği yere gidemezdi. Biri, etrafındaki hastaları, yaralıları düşünmeden o ya da bu nedenle sokağı trafiğe kapatmaya karar vermiş ise kimse sokağa çıkamazdı. Çarşamba günü de bizim sokağın hali böyleydi. Yol boydan boya kapatılmış, sokağa araba giremez olmuştu. Ben ise bastonla ve birinin koluna tutunarak elli yüz metre yürüyebiliyordum ama birinin beni arabaya bindirmesi lazımdı. Ters istikametten bir aşağı sokağa girip oradan şansımızı denedik ama olmadı. 

Çaresiz kaldık evde. 

Senin ağır kanser hastalığın sırasında Mineciğim, Türk insanının kafasına estiğinde, canı sokağa çıkmak istediğinde ne kadar acımasız, gaddar, kanser kadar kahhar olabildiğini birlikte yaşamıştık. Onları bir kere daha hatırladım. 

***

Benim o cenazeye gidip gitmemem bir şeyi değiştirmiyor. Gideni geri getirmeye yaramadığı gibi, sevdiklerini kaybedenlerin kaybolmuş sevgi sözcüklerini bulmalarına yardımcı olmuyor. 

Daha doğrusu birkaç ay öncesi cenazeme kadar ben de öyle sanıyordum. Ama o gün cami avlusunda başka bir cenazeye gelmiş, çiçekleri düzeltmekte olan mütevazı giyimli kıranta bir adam uzaktan yumuşak seslenişiyle bana:

- Kutlarım, dedi.

Çok şaşırmıştım. Ortada kutlanacak ne vardı? Adam da düşüncelerimi anlamış gibi açıkladı:

- Bütün bir ömür boyunca çok müstesna bir insanla yaşamışsınız. Az mazhariyet mi bu? Mutlu olmalısınız. 

Tanımadığım adamın bu sözleri beni çok etkiledi. Bir anda sanki birileri beni kucaklıyormuş gibi hissettim. O günlerde sık sık o sözlerin bende yaptığı etkileri düşündüm. Evet, giden gelmemişti. Küçücük tesellinin boyutu, acının büyüklüğü karşısında topal kalıyordu. Ama yine de...

Evet, ben de dün bu teselliyi Altan’la paylaşmak, çevresinde hep saygı yaratmış, Türkiye’nin eski Hazine müsteşarı Aysel Öymen’e bir kez daha saygılarımı sunmak isterdim. Ama olmadı. Türk halkı bir şey istedi mi o istediğini mutlaka yapar. Ölüm pahasına bile olsa.

Neyse, Altan Öymen de hayatının büyük bir bölümünü çok müstesna bir insanla paylaşmıştı. Bunun için mutlu olmalıydı. 

Ama ne yazık ki şimdi acı zamanı gelmişti.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları