Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İstediği yere engelsiz uçabilen kuşlar...

03 Eylül 2019 Salı

Başlıkta yazan ifadeyi bir videoda gördüm. 24 yaşındaki insan hakları aktivisti Saba Kord Afshari ve annesi Raheleh Ahmadi’nin, başları açık bir şekilde internette yayımladıkları videoydu.
Sokakta türbanlarını çıkarmışlar, gülerek kameraya bakıyorlardı...
İran’da kadınlar, düzenli olarak ahlak polisi tarafından sokakta durduruluyor ve kıyafet yasasına uygun olup olmadıklarını denetleniyor. Yasaya uymayanlar, iki aya kadar hapis cezasına çarptırılıyor.
Kamusal alanda başı açık video çeken kadınlara da, “devlete karşı propaganda yürütmek” suçundan hapis cezası veriliyor.
İran’da kadınların kamusal alanlarda türban takma zorunluluğunu protesto eden “Beyaz Çarşambalar” (White Wednesdays) hareketine destek veren Saba, 20 yıl hapis cezası aldı!
Saba’nın durumunu sosyal medyada bir video ile duyuran kişi “Beyaz Çarşambalar” hareketinin kurucusu gazeteci Masih Alinejad oldu. Videonun başında beyaz bir başörtüsü ile görünen Alinejad, kısa bir süre sonra başını açıp şöyle diyor:
İran devleti zorunlu başörtüsüne başkaldıran kendi kadınlarından bile korkuyor. Çünkü ideololojilerini biz kadınların vücutları üzerine yazmışlar. Şu anda Beyaz Çarşambalar hareketinden 10 kadın daha hapiste. Saba, bana başı açık videosunu gönderdiğinde sonuçlarına hazır olup olmadığını sordum. ‘Özgürlük bedava değil dedi ve videoyu gönderdi; ben de yayımladım. Şimdi bu yüzden hapiste. Saba, Yossaman, Muzhgan, Monireh, Maryam, Matin, Sara, Rahal, Rahale, İran’ın Rosa Park’larıdır. Sessiz kalmayın. Onlar ülkelerinin yasalarına karşı protesto ederlerse hapse girebileceklerini biliyorlardı. Ama unutmayın ki kölelik de yasaldı. Onların sesi olun, hapis cezalarına karşı tepki gösterin.
İranlı yetkililer, Saba’nın çektiği türbansız videolar ile “ahlaksızlığı ve fahişeliği teşvik ettiğini” söylüyor!
Kadın üzerinden ahlak tantımı yapan ahlaksızlık yine karşımızda!

Siyasallaştırılan simge türban
Bu durum size tanıdık geldi mi?
80 darbesinden beri topluma dayatılan “türban eşittir ahlak” anlayışını hatırlattı mı?
Türban” adı altında “sıkmabaş” haline dönüştürülerek siyasallaştırılan simgeyi anımsattı mı?
Türbanı kendi ideolojilerinin aracı haline getiren erkek egemen kültür, İran’da, Türkiye’de ya da başka bir ülkede hep aynı yolu izliyor.
Kadını aşağılıyor.
İkinci sınıf insan yerine koyuyor.
Onun görüntüsü, tavırları ve nasıl davranması gerektiği konusunda kendini bilirkişi ilan ediyor.
Kendini onun velisi gibi görüyor!
18 yaşını aşan kadınların, hiçbir baskı olmadan kendi isteği ile örtünmesine bir diyeceğim yok. Ancak biliyoruz ki, günümüzde birçok kadın, ailesindeki erkeklerin baskısı ile türban takıyor, tesettüre giriyor.
Üstelik bugün Türkiye’de türban ilkokula kadar indirilmiş durumda! Bu artık ufacık kız çocuklarına dayatılan siyasi bir simgedir.

Laikliğin vazgeçilmezliği
Hep vurgulamaya çalıştığım gibi, beyazlar siyahların, erkekler kadınların, insan olan hayvanlar insan olmayan hayvanların bedeni üzerinde hak ya da sahiplik iddiasında bulunmaktan vazgeçmediği sürece kimse özgür olamayacak.
Kimse istediği yere engelsiz uçabilen bir kuş olamayacak...
Bir bedenin tek sahibi vardır; o da ona hayat veren içindeki ruhtur. Nasıl davranacağına, ne yapacağına kendisi karar verir.
Bir insanın varabileceği en üst etik seviyesi, özgürlüğünü kendi bedeni ile sınırlı tutmayı öğrenmektir.
Dini bir siyasi ideoloji haline getirip baskı aracına dönüştürenlerin kat edecek çok yolu var.
İşte laikliğin neden vazgeçilmez olduğu bu noktada bir kez daha ortaya çıkıyor.
Özgürlüğünü kendi bedeni ile sınırlı tutmayı öğrenmeyi reddeden ve din üzerinden toplumsal baskı kurmaya kalkan yobazlara kamusal alanda “DUR!” deme yoludur laiklik.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları