Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gün, faşizme topyekûn direnme günüdür!

20 Haziran 2021 Pazar

Türkiye’den manzaralar paylaşacağım bugünkü yazımda...

Perşembe günü HDP İzmir il binasına saldıran Onur Gencer, parti çalışanı Deniz Poyraz’ı öldürdü. HDP binası polislerce gözetlendiği halde, bina çevresine keşif için birkaç kez gidip gelen ama fark edilmeyen katil, bir kadını katletti.

Katliamdan sonra Poyraz’ın yerde yatan kanlar içindeki bedenini fotoğraflayıp WhatsApp’ta durum fotoğrafı olarak paylaştı. Yakalandığında binada başkaları olsaydı onlara da ateş açacağını söyledi. 

Gözaltına alındığı sırada polisle konuşurken aralarında şu diyalog geçti: 

O.C.: “Kimseye zarar vermedim, kimseyi vurmadım, bir kişiye ateş ettim.”

Polis: “İsmin ne abicim?”

Bir polisin bir katile bu şekilde soru sorması, ne normaldir ne de masum! 

Katil gözaltına alınırken çekilen bir fotoğraf var. Polis bir elini suçlunun boynuna dolarken, bir elini de özenle kafasının üzerine koymuş...

O fotoğrafa bakarken aklıma, daha birkaç ay önce Boğaziçi Üniversitesi’ndeki protestolarda yaşanan gözaltılar geldi. Polisler öğrencileri yerlerde sürüklemiş, ABD’deki George Floyd cinayetinde olduğu gibi boyunlarına dizleriyle sert bir şekilde bastırarak gözaltına almıştı. 

Türkiye’de cinayet işleyen silahlı bir katile yapılan muamele ile barışçıl gösteri yapan öğrencilere uygulanan muamele arasındaki fark çok şey anlatıyor. 

Görünen o ki daha önce benzerlerini yaşadığımız tehlikeli provokasyonlar, kaos ortamı yaratmak için devreye sokuluyor...

***

Cuma günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 17. Ağır Ceza Mahkemesi...

Gezi Direnişi sırasında Okmeydanı’nda polisin attığı gaz fişeğiyle 15 yaşındayken başından vurularak can veren Berkin Elvan’ın davası...

16 Haziran 2013’te meydana gelen olaydan tam 8 yıl sonra sanık polis Fatih Dalgalı’ya kasten öldürme suçundan 16 yıl 8 ay ceza verildi ama tutukluluk kararı çıkmadı. Suçlunun cezaevine girmesi için Yargıtay onayı beklenecek...

Mahkeme salonunda fenalaşan Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, vicdan sahibi herkesin yüreğini dağlayacak bir tepkiyle isyan etti: 

“Çocuğumun kilosuna göre ceza verdiler. 16 kiloya 16 yıl... Bu kararı kabul etmiyorum!”

Mahkemede olanlar, aklıma, Kilis’te 15 yaşındayken, Mehmet Arzık’ın sistematik şekilde tecavüz edip hamile bıraktığı E.Ö’nün davasındaki skandal kararı getirdi.

Mağdurun zamanında şikâyette bulunmadığı gerekçe gösterilip davanın düşmesine karar verilmişti. Bunun üzerine köye giden Arzık, “Devlet beni serbest bıraktı, dava düştü, kimse bana bir şey yapamaz” diyerek aileyi tehdit etti. 

Mağdurun annesinin video çekip isyan edişini hatırladım:

“Ben kızımı kadın sığınma evine, hapishaneye koymuşum. Kendi de Antep’te geziyor. Ben devletimizden yardım istiyorum. Virüsün çaresi çıktı, siz bize yardım edemediniz. Keşke virüse yakalansaydım ölseydim, bundan iyiydi.”

Bu dramlara tanık olup hayatımıza aynen devam edemeyiz, etmemeliyiz!

***

Öğrenciler, kadınlar, çevreciler, LGBTİ+’lar, hak mücadelesi veren aktivistler yerlerde sürüklenip şiddet görürken...

İstanbul Sözleşmesi için sadece pankart açan kadınların saçları yolunup tekmelenirken...

Gezi Direnişi ve ODTÜ olayları sırasında protestocular, “Kaçmayın Atatürk’ün piçleri!” diye bağıran polisler tarafından hunharca coplanırken...

Suçlular, tecavüzcüler, katiller, hırsızlar, kara para aklayanlar, kaçakçılar kollanıyor!

Bir insanı gözünü kırpmadan öldüren katile “abicim” diye hitap ediliyor. 

Diyebilirsiniz ki niye şaşırıyorsun, Hrant Dink’in katili Ogün Samast ile jandarma ve Emniyet görevlilerinin ellerinde bayrakla “hatıra fotoğrafı” çektirdiği ülke burası... 

Şaşırmıyorum ama tepki gösteriyorum!

Çünkü yaşananlar toplumsal vicdanda derin yaralar açıyor. Dört bir taraftan taşan lağım suları artık her yeri basıyor. İğrenç koku genizleri yaksa da soruna çözüm bulması gerekenler, burunlarını tıkamış pisliğin içinde oturuyor! 

Öyleyse...

Gün, susma günü değildir. 

Gün, demokrasiye yüksek sesle sahip çıkma günüdür. 

Gün, sahnelenen kirli oyunları hep birlikte reddetme günüdür. 

Gün, halk arasında yaratılmak istenen çatışma ortamını el ele vererek bozma günüdür.

Gün, nereden gelirse gelsin, kime uygulanırsa uygulansın, şiddete karşı çıkma günüdür. 

Gün, birlikte yaşama iradesini güçlendirmek için barıştan yana olma günüdür. 

Gün, laik Cumhuriyete sahip çıkma günüdür. 

Gün, faşizme topyekûn direnme günüdür!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları