Suriye’de cihatçı HTŞ iktidarı ele geçirdiğinde ABD güdümlü medyada atılan başlıkları hatırlıyor musunuz?

Suriye haritasındaki değişimi ve Halep kalesine Türk bayrağı asılmasını “Mehter marşıyla Tel Rıfat’a”, “Özgür Suriye özüne dönüyor”, “Halep aslına dönecek” gibi manşetlerle bir zafer havası yaratıldı. Oysa bir ülkenin bayrağının başka bir ülkenin kalesine asılmasının anlamı bellidir. Atılan fetih çığlıklarının ardında yeni Osmanlıcı yayılmacı hayallerin olduğu da açıktır.

Ne var ki Suriye’de olanlar Türkiye’de yandaş medyanın yansıttığı gibi değildi. Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle birlikte, ABD ve Rusya pazarlığa oturmuş, Putin Rusya için çok daha önemli olan Ukrayna’daki savaşın istediği şekilde sona erdirilmesi karşılığında Esad’a verdiği desteği çekmişti. İki emperyal güç arasındaki bu pazarlık sonucunda, arkasına ABD emperyalizmini alan HTŞ, 11 gün gibi kısa bir süre içinde Şam’a ulaşmıştı.

Bu operasyonun ardından, bir dönem terör örgütü IŞİD’in komutanı olan, sonra terör örgütü El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’ni kuran HTŞ lideri Colani, bir anda Suriye lideri Ahmet Hüseyin eş Şara’ya dönüştü. ABD, Colani’nin başına konmuş olan 10 milyon dolarlık ödülü geri çektiklerini bildirerek dünyaya mesajını iletti.

SURİYE’DE ALEVİLERE YÖNELİK KATLİAMLAR SÜRERKEN...

HTŞ yönetimi, geçmişte İdlib’de iki kadın infaz edilirken idam hükmünü okuyan “şeriat kadısı” Şadi el Veysi’yi adalet bakanı olarak atayıp şeriat kurallarını uygulayacağını açıklarken...

Batılı emperyalistler, soluğu Suriye’de alıp Şara ile görüşmek için sıraya girdi. Çünkü yıllardır yıkılmasına öncülük ettikleri Suriye’nin yeniden inşa sürecinde büyük parsayı toplama yarışı başlamıştı!

Geçtiğimiz günlerde Syria TV ve The Economist’e röportaj veren Şara da Suriye’deki birçok sorunun nedeninin BAAS’ın sosyalist ekonomisi olduğunu öne sürerek “Devlete ait işletmeler zarar ediyor. Kamu çalışanı maaş alır, kurumun başarısıyla ilgilenmez” diyerek özelleştirmeye kapıları açtı. Ne yazık ki Suriye neoliberalizmin yeni kurbanı olarak yağmalanacak. Kompradorların el ovuşturması bundan!

YALANLARLA TARİH YAZANLAR

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Esad’ın devrilmesinden sonra aralık ayında Şam’a giderek Şara ile görüştü, bindiği aracın şoförlüğünü Şara’nın yaptığı medyaya yansıdı. Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın, Suriye’nin başkenti Şam’da Emevi Camisi’ni ziyaret etti.

Sonunda Ahmet Şara, 29 Ocak 2025’te cihatçı terör gruplarının liderlerinin katıldığı Zafer Konferansı’nda geçiş döneminin cumhurbaşkanı ilan edildi. Takım elbise giydi, koluna 4.6 milyon TL’lik lüks bir saat taktı, yanına eşini de alıp Erdoğan’ın özel olarak tahsis ettiği Cumhurbaşkanlığı’na ait uçağa binip Ankara’ya geldi. Böylece o uçuşun masrafı Türk halkına ödetildi.

Ve Hürriyet gazetesi Erdoğan ile Şara’nın el sıkışırken fotoğrafını basıp şu manşeti attı: “Teröre Karşı Ortak Tavır.” Hâlâ Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin de terör örgütü kabul ettiği Selefi bir cihat örgütü olan HTŞ’nin lideri ile “teröre karşı ortak tavır” konuşulmuş, Erdoğan kendisine, “aziz kardeşim” demişti!

Şara’nın ziyaretinin daha da vahim bir yanı, basın toplantısında tarihi gerçekleri saptırarak “Kurtuluş Savaşı’nda Türk kanıyla Suriyelinin kanı birbirine girerek bu başarı geldi” demesidir. Yalanlarla tarih yazmayı o da öğrenmişti belli ki!

Bunlar olurken bazı vatandaşlar, Şara’nın Anıtkabir’e gitmemesini eleştiriyor. Ben de diyorum ki Büyük Ortadoğu Projesi’nin piyonu şeriatçı ve cihatçı bir teröristin, emperyalizme karşı tam bağımsızlığın savaşını verip laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş bir liderin mezarında, Atatürk’ün yattığı Anıtkabir’de yeri yok!