Vicdan mı dediniz?

25 Nisan 2014 Cuma

Bir imza da sen ver: İkiz bebekleriyle hapse girmesin!

Hukuk ve adaletin artık ne anlama geldiğini bilmediğim, anlayamadığım bir dönemde yaşıyoruz. Evet, bir paralel adalet, bir paralel hukuk sistemi var bu ülkede. Ancak şimdiye dek işbirliği içinde olan ve ortak hareket eden Tayyip- Gülen paralelliği değil sözünü ettiğim.. Hayır başka bir paralellik, başka bir ikilik, başka bir ikiyüzlülük bu: Örneğin, milyarlarla, evdeki çelik kasalarla götüren değil, baklava çalan “hırsız” oluyor; adam öldüren değil de parasız eğitim isteyen “terörist” sayılıyor; namus ahlak deyip karısını delik deşik eden herif, genci döve döve öldüren polis nedense bir türlü “katil” diye suçlanamıyor…
Sesini duyurabilenler ve iktidar yanlıları için ayrı, sesini duyuramayanlar ve iktidar karşıtları için ayrı bir hukuk ve infaz sistemi var. Ve vicdan hiç ama hiç yok!
Daha önce duymuş, okumuş olabilirsiniz. Hatta Cumhuriyet’te Esra Açıkgöz’ün ayrıntılı röportajından onun öyküsünü izlemiş olabilirsiniz… Ne kadar yazılsa, ne kadar söylense yine de azdır. Ben susuyorum, sözü Mülkiye’ye bırakıyorum.

***

Ben Mülkiye Demir Kılınç. Eğer bir mucize olmazsa, 19 Mayıs 2014’te ikiz bebeklerim Özgür ve Lorin’le beraber cezaevine gireceğim. Sebebi ise, kitaplara konu olacak kadar trajikomik ama bir o kadar gerçek.
Satış temsilcisi olarak çalıştığım Mezopotamya Kültür Merkezi’nde her zamanki gibi kitap sattığım bir günde hayatım karardı. Bir müşteriye Nâzım Hikmet’in, Michel Foucault’nun, Noam Chomsky’nin, Abdülbaki Gölpınarlı’nın, Elif Şafak’ın, Turgenyev’in, Kâzım Karabekir’in kitaplarını sattım. Hiç olağandışı bir durum yoktu.
Kâbus, kitapları sattığım kişinin polis tarafından yakalanıp “kaçakçılık ve terör örgütüne üyelikle” suçlanmasıyla başladı. Ben de sırf bu kişiye kitap satışı yaptığım için kaçakçılıkla suçlandım.
Nikâhımdan bir gün önce gözaltına alındım. Sonrası dava süreci... Bir yandan mahkemeler sürerken bir yandan ben hayatımı kurmaya devam ettim. Masumiyetimden o kadar emindim ki, mahkemelerin sonucunda bir yanlışlık olduğunun ortaya çıkacağını adım gibi biliyordum.
Mahkeme yüzünden gecikse de evlendim, hayatıma devam ettim. Ve hakkımda 18.5 ay hapis kararı çıktığını öğrendiğimde ikiz bebeklerime hamileydim.
Karar açıklandıktan sonra ne düşüneceğimi bilemedim. İlk aklıma gelen henüz 2 aylık olan iki bebeğim oldu. Hâlâ da gözümü kırpmadan onları düşünüyorum.
Dışarıda Özgür ve Lorin’e bakacak kimsem yok. O yüzden yanımda götürmem gerekecek.
Nereye konacağımız belli değil; Bakırköy mü, Gebze Cezaevi mi? Bakırköy olsa daha iyi olacak. Kendimi o şekilde avutuyorum
Bebeklerin gelişim dönemi cezaevinde geçecek. Bebeklerimin prematüre doğması ve yaşadığım yoğun stres sonucu sütümün kesilmesi, bebeklerin bakımının daha özenli olmasını gerektiriyor. Emekleyecek yerleri bile yok. İhtiyaçları olan mamayı bulabilir miyim, bulamaz mıyım, onun kaygısı içindeyim.
Hayatımın elimden kayıp gitmemesi için çabalarken benimle ve daha da önemlisi Özgür ve Lorin bebeklerle dayanışmak için başlatılan bu imza kampanyasını duyunca içim umutla doldu. Bu kadar insanın bizim derdimize ortak olması bana cesaret verdi
Ceza dosyasında delil sayılabilecek, suç unsuru olabilecek en ufak bir somut kanıt olmamasına rağmen verilen cezanın, haksız ve vicdandan uzak bir karar olduğuna inanıyorum.
Bu insani durumu gündemleştirmeye, varsa bir çıkış yolu bulmaya çalışmak çok emek gerektiren bir süreç. Sizin değerli emeğinizin bizimle birlikte olacağından hiç şüphem yok. Kampanyaya atacağınız bir imza, internette yapacağınız bir paylaşım ya da bu konudan bir komşunuza bahsetmeniz bizim için çok değerli.
İstiyorum ki Özgür ve Lorin kimsecikler duymadan hapse girmesin.
İstiyorum ki herkes bu bebeklerin hikâyesini bilsin, henüz vakit varken yetkililer sesimizi duysun.
Desteğin ve dayanışman için şimdiden teşekkür ederim.
Sevgilerimle…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları