Rio de Janeiro’dan Sevgilerle…

23 Şubat 2014 Pazar

Hava 33 derece. Atlantik Okyanusu’nun kıyıya vuran gel-git dalgaları 5 metre yüksekliğinde. Zaman zaman beyaz köpükleri rengârenk bir ışık kesiyor: Sörf yapan bir yağız delikanlı köpükleri yarıyor.
Bembeyaz kumsal uçsuz bucaksız. Kumsal, siyah beyaz mozaik kaldırımlara; kaldırımlar, palmiyelerle bezenmiş geniş bulvarlara; bulvarlar, gökdelenlere; gökdelenler, göğü delen kayalara ve orman kaplı dağlara uzanıyor…
Sabahın erken saatleri… Kumsal dolu. Bikinili, tangalı, mayolu, şortlu, genç, ihtiyar, çoluk çocuk… İnce bellisi, koca göbeklisi, upuzun bacaklısı, keli, lepiska saçlısı… Siyahı, beyazı ve ikisinin ortası… Yürüyen, koşan, jimnastik yapan, sere serpe uzanan… Kimse kılığından, çıplaklığından, bedeninden, renginden, göbeğinden rahatsız değil. Ayıp yok. Günah yok. Kimse kimseyi gözleriyle “yemiyor”, küçümsemiyor. Herkes rahat. Kimse ayrıcalıklı değil. Kimse böbürlenmiyor, gösteriş yapmıyor, caka satmıyor. Herkes gülümsüyor.
Tanrım nereye düştüm ben?! Yoksa burası cennet mi?!
Evet cennet! Yani, burası Rio de Janeiro!
Ne işim mi var burada? Hiçbir işim yok!

Sevgililer Günü kampanyası
Her şey o kampanya haberini okumamla oldu! THY’nin, 14 Şubat Sevgililer Günü için bir kampanya yaptığı haberini gazetelerde okuyunca hemen internete girip ayrıntıları öğrendim. Acele ederseniz, dünyanın neredeyse her yerine iki kişi, tek kişi fiyatına uçabiliyordunuz. (Eş / sevgili / arkadaş, ikincisi 1 dolara uçuyordu.) On beş dakika ülkeler ve kentler arasında hayal kurdum, on altıncı dakikada kararımı verdim. Bugüne dek hiç gitmediğim Brezilya’ya, Sao Paulo’ya bilet aldım. Kampanyanın en önemli koşulu, tam yedinci gün geri dönme zorunluluğuydu. Yedi günü geçirdiniz mi siz ya da eşiniz balkabağına dönüşebilirdi, yani iki bilet birden yanardı! İşte sevgili okurlar, sonsuza dek burada kalabilirim duygusuna karşın, balkabağına dönüşmemek için yedinci günde kürkçü dükkânına dönüyorum.

Brezilya’nın Gezi olayları
Anımsayacaksınız, biz Türkiye’de Gezi olaylarını yaşarken, Brezilya’da da gençler hükümete karşı ayaklanmışlardı. Protestolarının görünür nedeni otobüs ve metroya getirilen zamdı. Ancak temelinde birikmiş gelir dağılımındaki eşitsizlik vardı
Türkiye’de gençler “Konu sadece üç ağaç değil, hâlâ anlamadın mı?” derken, Brezilya kentlerinde de “Konu sadece otobüs bilet fiyatı değil, hâlâ anlamadın mı” sesleri yükseliyordu.
Bizde Başbakan olayların bastırılması için şiddeti körüklerken, Brezilya’nın Devlet Başkanı Dilma Rousseff, yatıştırıcı ve gerilimi düşüren bir tavır takınmıştı.
Gösteriler hâlâ sürüyor: Nedeni 2014 Dünya Futbol Kupası’na yapılan harcamalara duyulan öfke. Onun yerine sağlık, eğitim ve ulaşım hizmeti istenmesi!

Dünya Kupası ve karnaval arası
Brezilya en heyecanlı günlerini yaşıyor. Önümüzdeki hafta Karnaval başlıyor. Karnaval adeta dinsel bir ayin! Haziranda Dünya Kupası! Ülke bir şantiye havasında. Her ikisinin hazırlıkları sürerken, ne yana bakacağımı şaşırıyorum.
Sao Paulo’da geçirdiğim bir gün içinde (günlerden pazardı) iki gösteriye tanıklık ettim. Biri “Venezüella’da baskıya son – Kahrolsun Venezüella’daki faşizm” diye haykıran gençlerin gösterisiydi. Yüzlerce genç bağırdı bağırdı, bağırdı, beş ya da altı polis onları seyretti. İkincisi ise kısa bir süre önce Rio’daki bir gösteride, göstericilerin attığı bir fişekle yaralanıp ölen gazeteci- kameraman için yapılan bir sessiz yürüyüştü. Onda hiç polis görmedim.
Rio de Janeiro’daki 5 günümde ise hiçbir gösteriye rastlamadım. İyi ki de rastlamadım. Çünkü yılın 365 günü tatildeymiş gibi yaşayan kent, kendi başına bir gösteriydi! Doğa çıldırmıştı. Havada samba kokusu vardı… (Devamı, sonraki yazıya. Şimdi 12 saatlik yolculuk için vatana dönüş uçağını yakalamalıyım!)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları