Bunca Kin, Öfke, Kışkırtma Nereye?..

16 Mart 2014 Pazar

Gün gün yaşadıklarımdan biliyorum ki memleketim hiç ama hiçbir anında bunca kin, öfke, intikam kışkırtmasıyla karşı karşıya gelmemişti.
“Dindar ve kindar bir gençlik” yetiştirmeye yeminli Başbakan, baktı ki çok vakti yok, belki de bu emeline kendi hükümranlığı süresince ulaşamayacak, işi hızlandırmaya karar verdi. Kin tohumlarını, ölen çocukları bile bizden ya da düşmandan diye ayırarak, daha daha derinlere ekmeye, yaymaya çalıştı. Tutmadı. Berkin’in babasıyla Burakcan’ın babası bu oyuna gelmedi.
Bu kez yalana sarıldı Başbakan. “Terörist... Yüzü poşulu... Elinde sapan... Demir bilyeler savuran...” dedi. Berkin’i böyle tanımladı.
Yalan söylemek bu kadar kolay mı? Allah’tan korkmaz mı?
Tıpkı “Camide içki içtiler” yalanı gibi... Tıpkı “Üstleri çıplak adamlar başörtülü bacıma saldırıp” diye başlayan fantastik yalanlar gibi... Şimdi bu yalanı da defalarca tekrarlar, millet inanır diye... Görün, bakın daha kaç kez söyleyecek!

Seçime dek tırmandıracak
En son dinlediğimiz ses kayıtlarında eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, bir yandan millete burada yazamayacağım küfürleri ediyor, bir yandan da Erdoğan’ın Gezi olayları sırasında gerilimi nasıl artırdığını anlatıyor... “Yalvardığı” halde laf dinletemediğini, Erdoğan’ın “Nuh deyip, peygamber demediğini” anlatıyor...
Peki, ama bu nefreti, bu kini, bu gerilim tutkusunu nasıl açıklayacağız? Çocukluğunda babasından yediği dayak mı? (Psikolojik analizlere yerim yok!) Son çırpınışlar mı? Vicdansızlık mı? İmansızlık mı?
Ne desek boş. Seçimlere kadar bu gerilimi tırmandıracak.
Hani o “evde zor tuttuğu milyonlar var” ya... (Ayakkabı kutularındaki değil, ona gönül vermiş insanlardan söz ediyorum.) İşte o milyonları elinin altında tutmak için bu gerilimi yalanlarla beslemek zorunda...
Dilden dile dolaşan bir öykü var. Herkes birbirine anlatıyor. Herkes “benim bir arkadaşımın başına geldi” diye anlatıyor. Özetle şöyle:
Arkadaşımız takside, sürücüyle konuşma, tartışmaya dönüyor. Taksi şoförü ne yolsuzluğa, ne talana, hiçbirine inanmıyor. Şoföre göre Berkin polise taş attığı için öldürülmeyi hak etti... Konuşma sonunda şöyle bitiyor: “Evet ben evde zor duruyorum. Ben o yüzde 50’den biriyim. Başbakan çık desin fırlayacağım sokağa ve hepinizi keseceğim...”

Nefret söylemi
İşte bugünkü durumumuz budur... Başlarken ben şimdiye dek böyle kışkırtma görmedim demiştim... Geri aldım. Bir de 6-7 Eylül olaylarında (1955’te) görmüştüm. Çocuktum ama anımsıyorum. Nefret söyleminin sonucuydu o olaylar!
Nefret söylemi, ahlaka aykırı, hukuka aykırı, anayasaya aykırı, imana, inanca aykırı, bilime aykırı, vicdanlara aykırı...
“Bunları bize bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım” diyen eski Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın hâlâ Zerdüşt ve ateistlerden özür dilediğini duymadım... Demek o da içselleştirmiş bu nefret dilini...
Son günlerde Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin öğrencileri tek tek sorguya çekip alarak Atatürk’ü mü yoksa Erdoğan’ı mı seviyorsun” ve “Okulunuzda Başbakan aleyhine konuşuluyor mu?” diye sorması da bu nefret söyleminin bir ürünüdür. Başka bir şey değil!
Herkesin aklını başına toplaması ve nefret söyleminin nefret eylemine dönüşmesini engellemesi gerekiyor. Başbakan’ın çabalarına karşın bu tırmanışı durdurması gerekiyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları