Biden ziyareti anlaşmazlıkların altını çizdi

26 Ocak 2016 Salı

Hükümet yanlısı medyanın olmamışı olmuş gibi gösterme çabalarına rağmen ABD Başkan Yadımcısı Joe Biden’ın ziyaretinin zor geçtiğini anlamak için diplomatik uzman olmak gerekmiyor. Biden’ın, her zamanki gibi ders verircesine üst perdeden konuşan Başbakan Davutoğlu ile yaptığı ortak basın toplantısı bunu açıkça gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Biden’ın ortak basın toplantılarının niçin iptal edildiğini anlamak da zor değil. ABD’li gazetecilerin zor sorularından kaçınan Erdoğan’ın, sert yanıtlar vermesi ve açık konuşmasıyla nam salmış olan Biden’ın da bunlara yanıt vermek zorunda kalması böylece engellenmiş oldu.
Özetle, başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere hapishanedeki gazeteciler, basın özgürlüğü, akademisyenler konusu, PYD/YPG meselesi, hatta Başika konusundaki görüş ayrılıklarının sürdüğü ortada.
Bunlardan sonuncusuna bakarsak, hükümetin bu konuda yaptığı açıklamadan ABD’nin, Bağdat’ın isteği dışında olsa dahi, Türk askerlerinin Başika’da kalmasına razı edildiği anlamını çıkaranlar var.
Oysa “üst düzey ABD’li bir yetkilinin” Biden’ın uçağında seyahat eden gazetecilere daha sonra söyledikleri bunu pek yansıtmıyor. Bu yetkiliye göre Ankara’dan bu konuda yapılan açıklamalar “prematüre” zira konu daha Bağdat ile konuşulacakmış.
Öyle anlaşılıyor ki Başika meselesi, bu üssün ABD başkanlığındaki IŞİD karşıtı koalisyona devredilmesiyle çözülecek. Özetle, Ankara’nın niyeti, bu üssü kullanarak Iraklı Kürtlerle birlikte Musul’u Şii ağırlıklı merkezi hükümetin etki alanı dışında tutmaya çalışmak idiyse, bunun önü kesilmiş olacak.
Biden’ın demokrasi ve basın özgürlüğü gibi konulardaki görüşlerine gelince, bunları ziyaretinin ilk gününde toplu olarak kabul ettiği kişilere -ki aralarında Can Dündar’ın eşi ve oğlu da vardı- söyledikleri ile ortaya koydu. Erdoğan ile Davutoğlu’nun Biden’ın bu görüşmelerine ne kadar kızdıklarını hükümet yanlısı medyadan biliyoruz.
PYD meselesinde hiçbir ilerlemenin kaydedilmediği ise Davutoğlu ve Biden’ın basın toplantısından belliydi. Davutoğlu’nun ısrarla “adam sana söylüyorum duysana” edasıyla
YPG’nin terör örgütü olduğunu söylemesine karşın Biden YPG’ye bir kez dahi değinmedi. “PKK bizim için terör örgütüdür ve bu konuda sizi destekliyoruz” demekle yetindi.
Oysa Ankara’nın duymak istediği bu değildi. ABD basınına sızdırılanlara bakılırsa, Biden perde arkasında da “bu konuda ısrar ederseniz PYD ve YPG’yi Rusya’nın yanına itersiniz” mesajını vermiş. Doğru da olabilir zira Rusya’nın daha şimdiden PYD’nin Suriye müzakerelerinde yer alması için bastırdığı söyleniyor.
Şimdi, PYD masada olursa Ankara’nın Suriye görüşmelerini boykot edeceğine dair söylentiler yayılıyor. Bunu baskı yaratmak amacıyla hükümet kaynakları da yayıyor olabilir. Peki, Ankara görüşmeleri boykot ederek Suriye’de çözüme katkıda bulunan değil, oyunu bozan ülke konumuna düşmek ister mi?
Kaldı ki uluslararası ilişkilerde, “Görüşmelerde yoksanız, o zaman menüdesiniz” diye ünlü bir laf vardır. Hükümet buna razıysa bu yoldan Türkiye’nin çıkarlarına hizmet etmeyi nasıl umuyor, belli değil. Suriye’de bunca hata yapan bir iktidara bu konuda nasıl güvenebiliriz?
ABD ile ilişkilere dönersek, bu ülkede kasım ayında başkanlık seçimleri var. Adayların bazılarının söylemine bakarsak Türkiye’yi nerdeyse “IŞİD’in hamisi” olarak görüyorlar. Ankara ABD ile gerçekçi bir düzleme gelemediği takdirde, Obama yönetimini mumla arayabilir.
Türkiye bugün iki süper güçten biriyle çatışma noktasına gelmiş bulunan, diğeri ile anlaşamayan, bu arada doğusundaki komşularıyla kavgalı olan ve Ortadoğu’nun kilit ülkelerinde büyükelçi dahi bulunduramayan bir ülkedir.
Hal böyleyken, AKP iktidarının Türkiye’yi bölgesinde “reaktif” değil yapıcı anlamda “proaktif” bir oyuncu yapmayı nasıl umduğu bir muammadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları