Pınar Öğünç

Hepiniz aynı tanktasınız

16 Temmuz 2016 Cumartesi

İstanbul’un birçok mahallesinde, Türkiye’nin birçok meydanında olduğu gibi Beşiktaş’ta yüz-yüz elli kişilik bir kalabalık toplanmıştı. Beşiktaşlıların “Erdoğan noktası” olarak bildikleri cadde. Kaymakamlığın, nüfus müdürlüğünün bulunduğu bina zaman içinde Erdoğan’ın ofisine dönünce, güvenlik gerekçesiyle dibindeki otobüs durağı, yakınındaki üstgeçit kaldırılmış, Gezi zamanı semti gaz bulutuna boğan o uzun üç gün, aslen bu Erdoğan noktasının cansiperane müdafaası için yaşanmıştı. O vakitten beridir bir ordu polis ateşlemeye hazır bekler köşede. Bunların önemi var çünkü cuma gecesi tam o noktaya bir araç yan çevrilmiş, Dolmabahçe’ye giden yol kapanmıştı.

Büyük çoğunluğu AKP Beşiktaş İlçe Teşkilatı’ndan, neredeyse tamamı erkek bir kalabalık. Otomatik silahlı sivil giyimli, tafrası yüksek polislerin dışında manidar bir ayrıntı, caddeye çıkıp yolun kapandığını işaret edenlerin, araçları yönlendirenlerin, sivil olmasıydı. Beşiktaş sakini, esnaf, o bu, bir sürü kişi polis gibi soruları cevaplıyor, gelen rütbeli araçlarına yol veriyor, vazife edasıyla davranıyordu. İçlerindeki polis uyanmıştı. Kulağa nasıl da “sivil” gelen “Asker dışarı” sloganlarının rengi, bu havayla hakiye dönüyordu sanki. Semt semalarını yırtan askeri jetlerin sesleri arasında misal Yüksekova’dan bir dostun arayıp hal soruşu, “oralarda” askeri hareketliliğin o gece çok olmayışından söz edişi, bu memleketin boğaza yumru dizen ironilerinden olmalı. Askerin, özel harekât polislerinin yıktığı, sokaklarına nefret dolu imzalarını bıraktığı evinden arıyor şimdi.

Asker defol..

Tankların önüne atlayıp üzerine çıkanlar, “Asker defol” diye bağıranlar... Helikopterden kendi vatandaşına ateş açacak, Meclis’i bombalayacak kadar şuurunu yitirmiş yöntemlerle memlekete “demokrasi” tesis etmeye çalışanların karşısına evet böyle cesaretle çıkılır muhtemelen. Ama iş aylardır ve hatta yıllardır ülke sınırları dahlindeki savaşa suskunluğa, suskunluk ne kelime o tanklara bizzat benzin olmaya gelince... Hangi askere defol? Sadece senden olmayana mı? Onlarca linç edilmiş asker görüntüsü dolanıyor; bakmak güç. İçindeki asker uyanmış, bu ülkede askerlik zorunlu olduğu, vicdani ret hakkı bulunmadığı ve belki bedelli askerliğe güçleri yetmediği için şafak sayan gencecik insanlar, “sivillerin” çıplak yumruklarıyla vahşice, hınçla dövülüyor. “Demokrasi” için oluyor bunlar. Kimsenin “askerle” sorunu yok, “kendi askerini” iktidarda istiyor sadece. Vicdani retçi Yavuz Atan, iktidarı devirmeye yeltenen militarist güçlerin karşısında, iktidarın da sanip olduğu militarist mantaliteden söz ediyor. “Militarizmin zorla köleleştirdiği bu gençler öne yem olarak atılıyor” diyor, “Başbakan dahil kimse konuşmasında bu linçleri kınayacak laf etmiyor, onların hakettikleri düşünülüyor çünkü. Korkunç olan da bu” diyor.

‘Darbe kadar tehlikeli’

“Emir komuta zinciri içinde hareket eden bu gençlerin sivil görünümlü gruplarca dövülmeleri darbe kalkışması kadar tehlikelidir. Hükümet yetkilileri neredeyse bu linçleri haklı gösterecek yorumlar yapıyorlar. Bundan vazgeçilmeli” diye uyarıyor vicdani retçi Halil Savda, “Çoğulculuğa ve demilitarizasyona Türkiye’nin çok ihtiyacı var. Polis devleti de çare değil, asker devleti de. Ne tek adam rejimi ne de otoriter İslamcı yaşam”.“Demilitarizasyon” sadece kelime kökeni yüzünden yabancı değil bu topluma. Hakikaten demokrasiyle, hakikaten militarizmle derdi olmayanların, farklı ideolojik cenahlarda görünüp de bindikleri tek bir tank var. Hepiniz aynı tanktasınız. İşte onun karşısına çıkmak daha büyük cesaret gerektiriyor. Çıkmadıkça bizi iyi günler beklemiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir tava bir kepçe 19 Nisan 2017

Günün Köşe Yazıları