Öztin Akgüç

A'dan Z'ye Bozuk Düzen

16 Eylül 2011 Cuma
\n

\n

Rahmetli başbakanlardan Refik Saydam, yetmiş yıl kadar önce, her şey bugüne göre çok daha düzgün iken, Bu ülkede Adan Zye her şey bozuk tanısını koymuş, ülkenin içinde bulunduğu durumdan yakınmıştı. Ancak durumu gören, yakınan, iyi niyetli bir başbakan bile, düzeltme başarısını gösterememişti. Bozuk düzen söylemi, özellikle 1960lı ve 70lı yıllarda, özellikle Bülent Ecevit ve CHP tarafından dile getirildi. Bu söylem ve Ecevitin kişiliği, 1970li yıllarda CHPyi seçimlerde birinci parti konumuna yükseltti.

\n

1980 sonrası, emperyal güçlerin, ülkemiz yönetimindeki etkinliklerinin artmasının sonucu bozuk düzen söylemi ülkenin gündeminden çıkarıldığı gibi, bozuk düzen koruma altına alınarak süreğenleştirildi. Günümüzde hemen her şey yetmiş yıl öncesine göre daha bozuk iken, Işık Koşaner Paşanın yakınmaları yargıda yaşananlar, yolsuzluk söylentilerinde yoğunlaşma, gelir dağılımındaki adaletsizlik ortada iken bozuk düzen eleştirisine pek rastlanmıyor. Nitelikli, cesur yazar, bürokrat, öğretim üyesi, hatta politikacı sayısı da giderek azalıyor.

\n

Daha ekmekler tam bozulmadan, renkler kirlenmeden Bu ülkede Adan Zye her şey bozuk diye yakınan Refik Saydam, günümüzde yaşasaydı, herhalde, durumu özetleyecek harf bulamazdı.

\n

Bir ülkede bozuk düzen sürerken, çoğu alanda düzen daha da bozulurken, bunun nedenlerinin ortaya konulması gerekir. Kişisel olarak, nedenlerini, tıpkı ekonomi, işletme ve finans alanındaki görüşlerimde olduğu gibi, taraftar bulacağını beklememekle beraber, yine de ortaya koymaya çalışayım.

\n

Eylül 1955te Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı Giriş Sınavını kazanarak, çalışma yaşamıma başladığıma göre, aradan elli altı yıl geçmiş. Bu sürede kamuda, özel sektörde çeşitli görevlerde bulundum, farklı üniversitelerde öğretim görevliliği yaptım. Halen bazı kurumlarda, yarı zamanlı olarak görev yapmaya, eğitim faaliyetini de sürdürmeye çalışıyorum. Çalışma yaşamımda gözlemlerim oldu. Bunların eksik olduğu, önsel kabullerle yaklaşıldığı, eleştirisel yönünün ağır bastığı söylenebilir. Olaylara insan odaklı olarak bakmaya çalışıyorum. Bir ülkenin gerçek zenginliğinin, insanı; bir işletmenin, bir kuruluşun hatta bir bankanın en önemli varlığının çalışanı, işgöreni olduğuna inanıyorum. İşleri bozan da insandır, düzeltecek olan da yine insandır. Bu nedenle, çözümleme yapmaya çalışırken, konuya insan odaklı olarak yaklaşmak gerekiyor.

\n

Bu bağlamdaki görüşlerimi, gözlemlerimi zaman zaman dile getiriyorum, bunları toparlayıp özetleyeyim.

\n

Ülkemizin en büyük eksikliği kişilikli, nitelikli insan gücüdür. Yeterince, nitelikli, yetenekli, yürekli insan yetiştiremiyoruz. Yetiştirdiklerimizden de yararlanamıyoruz.

\n

Ülkede yeterince nitelikli insan yetiştirmediğimiz gibi, tersine, negatif bir ayrımcılıkla, seleksiyonla yetişenleri de dışlıyoruz. İktisat biliminde Kötü para iyi parayı piyasadan kovar şeklinde bilinen Grasham Kanunu, ne yazık ki bizim toplumsal yaşamımızda geçerli oluyor; kötü, genellikle iyiyi kovuyor, dışlıyor.

\n

Ülkede terfi için dürüstlükten, liyakatten, bilgiden çok söz edilir. Uygulamada ise liyakat değil, partizanlık, yalakalık, cemaat, tarikat mensubu olmak, bazı derneklere üye olmak, hatta hemşerilik, dış güç uzantılığı daha etkili olur.

\n

Düzgün, dürüst, nitelikli kişiler, ayak oyunu yapmaz, arkadan konuşmaz, gizli kapaklı işler çevirmez, düşüncelerini açıklamaktan çekinmez. Buna karşı, niteliksiz kişiler, her türlü oyuna açıktırlar. İyilerin örnek olmasını da engellerler.

\n

Vatan sevgisi, ülke çıkarı dilimize persenktir ama, çoğu kez vatan sevgisi, ülke çıkarı söylemi adına kişisel çıkarlarımız, beklentilerimiz gizlenir. Vatan sevgisi, ülke çıkarı, görüntüden, sözden, söylem olmaktan ileri gitmez.

\n

Görev anlayışımız, göreve bağlılık düşük düzeydedir. İşler çoğu kez kerhen yapılır.

\n

Özeleştiri yapmaz, eleştiriden de hoşlanmayız. Dalkavukluğu, pohpohlanmayı, kişisel eksikliklerimiz, komplekslerimiz nedeniyle, eleştiriye yeğleriz. Bu nedenle seçimlerimiz de genellikle yanlı ve yanlış olur.

\n

Gerek kamuda gerek özel sektörde üst düzey yönetim, işlevlerini gereği gibi yerine getirmez. Bir üst düzey yönetici, sporda teknik direktöre benzetilebilir. Görevi en iyileri seçmek, aralarında uyum, eşgüdüm sağlamak, koşullara uygun taktik vermek, eksiklikleri gidermek, oyunu okuyup gerekli düzeltmeleri anında yapmaktır. Üst düzey yöneticinin görevi de budur ama duygusal tercihler, kompleksler nedeniyle bu görev gereği gibi yerine getirilmez; eleştirilere de kulak verilmez. Yalaka kılınan, sürüngen, söz dinleyen, kişiliği gelişmemiş, sempatik görünen bir çevre üst düzey yönetimi kuşatır.

\n

Adan Zye bozuk düzenin düzeltilmesi için, bir halk beklentisi, tercihi olması gerekir ama, bizde halk tepkisi de ne yazık ki çok zayıf ve etkisizdir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları