Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Putin, çöpçatanlık rolünde!

25 Ekim 2019 Cuma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ankara, Vaşington, Moskova “üçgenini” Şam’ın da katılımıyla “kareye” dönüştürüyor... Bu oluşum, Ankara-Şam arasında alt kademede “diyaloğun başlamasını” ve zamanla iki cumhurbaşkanı düzeyine de çıkmasını hedefliyor, demektir!
Soçi Mutabakatı’nın 4. maddesi, Moskova’nın Ankara ve Şam arasındaki “çöpçatanlığının” kapısını şu sözlerle aralıyor:
“Her iki taraf, Adana Mutabakatı’nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Mutabakatı’nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır.”
“Ankara Mutabakatı’na” ters davranışta bulunan İran, Soçi Mutabakatı’ndan sonra, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü aracılığıyla, “Şam- Ankara arasında diyaloğun başlamasına aracılık yaparız!” açıklaması ile devreye girebileceğini açıkladı.

***

1998’de Ankara ve Şam arasında yapılan “Adana Mutabakatı”, Suriye’de PKK terörünün tırmanması üzerine, Türkiye’nin tepkisi sonucu imzalanmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Adana Mutabakatı’nın” yeniden gündeme gelmesinin gerektiğini söylemişti.
“Adana Mutabakatı’na” göz atalım:
•Suriye, PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul ediyor.
Abdullah Öcalan ve PKK’cılar Suriye’ye sokulmayacak, ayrıca;
PKK kamplarının faaliyetleri yasaklanacak,
PKK’lılar yargılanacak,
Türkiye aleyhtarı ve PKK’nın ticari faaliyetlerine izin verilmeyecek,
İki ülke güvenlik makamları arasında doğrudan telefon hattı kurulacak,
Suriye’nin taahhütlerini denetlemek için Türkiye, Suriye’ye iki gözlemci gönderecek.
Öcalan, bu gelişmeler üzerine, 9 Ekim 1998’de Suriye’den kaçtı. Yunanistan, Rusya ve İtalya’da sığınma arayan Öcalan, 1999’da Kenya’da yakalandı ve “ABD’nin aracılığı!” ile Türkiye’ye teslim edildi!

***

Ancak yıllarca süren iç savaş sonucu PKK, Suriye’de YPG’yi örgütleyip ülkenin üçte birinde egemenlik kurunca, Ankara’nın da girişimiyle, 2010’da “Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması” devreye girdi. Bu önemli bir gelişmedir...
Bu “anlaşma” ve “mutabakat” kavramlarını kıyaslayalım:
Türk Dil Kurumu’na göre “mutabakat”, “uzlaşı” demektir. Kapısı açıktır! Yolun çıkışı belli değildir! Tıpkı Adana, Ankara, Soçi “mutabakatlarında” olduğu gibi... “Anlaşma” ise kişi ve kurumlar arasında “anlaşmaktır”...
Ve de her “anlaşma”, bir “antlaşma” değildir!
“Antlaşma” ise Arapçası ile “Ahit, muahede, ahitleşme, iki ya da daha çok devletin saldırmazlık, savaşta işbirliği gibi konularda kararlaştırdıkları ilkelere uygun davranmayı kabul etmeleri durumudur.” Tıpkı “Sevr” ya da “Lozan” antlaşmaları gibi...
Suriye ve PKK konusunda, uluslararasındaki oluşumları bu sözcükler doğrultusunda değerlendirmek gerekir. 1998’de “Adana Mutabakatı’nda” uzlaşıldığında sonuç nedir? Peki, bu “mutabakata” karşın, neden Ankara ve Soçi “mutabakatları”, doğdu? Sonuçları acaba ne olacak?

***

6.5 saat süren Soçi görüşmesinde Moskova, Ankara’nın 32 km. derinliğindeki “güvenli bölgesini” kabul etti. Moskova, sınırın tümünün Suriye yönetimince korunması inancındaydı. Ancak, Türkiye’nin “güvenli bölgedeki” denetiminin bir süre daha sürmesi için geri atmayı kabul etti...

***

Biraz da magazin yapalım!
Yıllarca önce, Ankara’da Rus Büyükelçiliği Basın Danışmanlığı da yaparken tanıştığım, Türkçeyi çok iyi bilen, Rusya’nın ulusal resmi kabullerinde karşılıklı “votka” kadehi kaldırdığımız, günümüzde, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Sözcüsü olan Dimitri Peshkov, “Soçi Mutabakatı’nı” kendi basınına şöyle özetledi:
“ABD, son yıllarda Kürtlerin en yakın müttefikiydi. Ama sonunda Kürtleri terk etti ve esasında onlara ihanet etti. Şimdi de Amerikalılar, Kürtleri Türkiye sınırında bırakmayı tercih ediyor ve neredeyse onları Türklerle savaşmaya zorluyor. Moskova-Ankara Mutabakatı kapsamında sınır bölgesinden çekilmemesi halinde Türkiye, Kürtleri ezecektir!”
2015’te gelirinin Putin’den dört kat fazla olduğu ortaya çıkan Peshkov, paranın babasından miras kaldığını savundu. Sözcü Peshkov’un geçen yılki geliri 36.7 milyon ruble iken, Putin’in geliri yaklaşık 9 milyon ruble imiş...

***

Siyasal ortamdan çıkıp Sözcü’nün; “En çok sevdiğim Türk roman Reşat Nuri Güntekin’in ‘Çalıkuşu’ yapıtı... Tarkan, Ayla Çelik ve Mustafa Ceceli hayranıyım...”diyen, her yaz Antalya’ya gelen kızı Elizavetta Peshkova’yı (Elizabet Peşkova kısaca Liza) tanıyalım...
Babası Dimitri gibi, dedesi Vladimir’in de, “Türkolog” olduğunu söyleyen Liza, “Babam Ankara’da Rus Büyükelçiliği’nde diplomat olarak çalışırken dünyaya gelmişim... Aileme bir Türk ailesi desem abartmış olmam. Türkiye benim için ikinci vatan gibi! Ben de Moskova Devlet Üniversitesi’nde Türkçe öğreniyorum...” demişti.

***

Liza, Ankara’da 13 Mart 2016’da, “Güvenpark’ta yaşanan saldırıda, yakınlarını yitiren kaybeden ailelerin, devletçe yalnız bırakıldıklarını ve gerçek suçluları ortaya çıkaracak bir yargılama yapılmadığını düşündüğünü” de açıklamıştı.
Liza, 1996-2000 yılları arasındaki teröre karşı dünyanın “tek yumruk” olması gerektiğini ekledikten sonra şöyle eklemişti:
“Terör saldırılarını önemli ve önemsiz olarak ya da coğrafi ve etnik hususa göre ayırdığımız sürece biz terörizmi yenemeyiz. Her terör saldırısının ardından destek ve dayanışma sergileyerek ve öfke tsunamilerimizi ayağa kaldırarak bu şekilde çağımızın bu belasını yenebiliriz.”
Gelin de siyasal sorunlar hakkında akıllıca konuşan bu güzel Rus kızına katılmayın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları