Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

MEB + ÖSYM = İşsizler Ordusu

17 Ağustos 2008 Pazar

Fransa İmparatoru Napolyon Bonaparte bugün Türkiyede yaşasaydı yanmıştı! Bilirsiniz, bir gece Napolyonu uyandırmak zorunda kalmışlar. Boy yoksunu olmakla birlikte koskoca imparator korkuyla Ne o, sınav mı var diye sormuş!

Gençlerin konuşmalarına tanık olduğumda ya da TV haberlerinde sınavlardan söz edildiğinde hiçbir şey anlamadığımı, ne kadar cahil olduğumu algıladığımı itiraf etmeliyim Neymiş ÖSSymiş! Yok OKS Hayır, ÖSYS olmadı, KPDS verelim!

Eminim benim yaşımdakiler de bu kısaltmaların anlamlarını bilmiyorlardır. Orta ve yüksek öğretimde çocukları olan velilerin bu kısaltmaları belki de çocuklarından da iyi kavradıklarına eminim. Biz yine de bilmeyenlere bu kısaltmaları ve önemlerini açıklamaya çalışalım. Önce bu sınavları yapan iki kurumun açılışına bakalım:

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

ÖSYM:ğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi

Eminim daha başka sınavlar da vardır, ama biz belli başlılarını gözden geçirelim:

OKS Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı: Bu sınavı MEB düzenliyordu, bu yıl son kez yapıldı. Fen, Anadolu ve Anadolu Teknik liselerine öğrenci yerleştirmede kullanılıyordu.

SBS Seviye Belirleme Sınavı: Artık OKSnin yerine, ilköğretimin 6, 7 ve 8. sınıflarında her yıl sonunda MEBin düzenlediği merkezi sınav yapılacak. Bu sınavlar tüm eğitimi kapsayacak. Böylece bir yerine üç sınav yapılacak.

ÖSS ğrenci Seçme Sınavı: ÖSYMnin, üniversitelerin yüksekokul (2 yıllık) ve lisans bölümlerine öğrenci yerleştirme için açtığı sınav. Birkaç yıl öncesine değin üniversitelere yerleştirme sınavı da vardı.

DGS Dikey Geçiş Sınavı: Üniversitelerin iki yıllık yüksekokul bölümlerini bitirenlerden iki yıl daha okuyup lisans diploması almak isteyenlere ÖSYMnin düzenlediği sınav.

ALES Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı: Üniversite mezunlarından (ya da mezun adaylarından) yüksek lisans eğitimi yapmak isteyenlere (şimdilerde kadro almada aranan koşullardan biri) ÖSYM yılda iki kez sınav açıyor.

ÜDS Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı: ÖSYMnin yüksek lisans yapmak isteyen üniversite öğrenci ve mezunlarına yılda iki kez açtığı yabancı dil seviye belirleme sınavı.

KPDS Kamu Personel Yabancı Dilbilgisi Seviye Tespit Sınavı: Kamu personelinin dil tazminatı almak, yüksek lisansa başvurmak ya da kadro almak için girdikleri yabancı dil sınavını ÖSYM yılda iki kez açıyor.

KPSS Kamu Personel Seçme Sınavı: Ortaöğretim, yüksekokul ve lisans mezunlarının devlet ve kamu kuruluşlarına puanlama ölçütlerine göre memur olabilmeleri için ÖSYMnin açtığı sınav.

ÖSYS Yabancı Dil Sınavı: Üniversitelerde yabancı dil eğitimi bölümlerinde okumak isteyen öğrencilere ÖSSden sonra açılan ek sınav.

 

15 - (8 - 3) = ?

Acaba Napolyon bu sınav cehennemi Türkiyede yaşasaydı ne yapardı? Geçenlerde ölen Sydney Pollakın yönettiği, başrolünü Jane Fondanın oynadığı Atları da Vururlar filmindeki öykünün benzerini yarış atı rolü ile yaşayan gençlerimizin ne yaptıklarına bir bakalım!

Sınav öncesinde kalemtıraşla özenle açılmış kurşun kalemler, ziyaret edilen en yakın yatır türbelerine uzatıldıktan sonra okunup üfleniyor ve mumlar adanıyor. Böylece, gençlerimiz bilim kurumu üniversitelere hazırlanıyorlar! Sınavı kazanamayanların günahı her halde MEBin değil, yatır dedelerin olmalı!

Bir yıl öğrencilere sınavdan önce şeker yiyerek beyinlerinin açılması öğütleniyordu. Bu yöntem tutmayınca bu yıl Sakın ha şeker yemeyin denildi! Gelecek yıl sınavdan önce Armudun iyisini yiyin derlerse hiç şaşırmayacağım!

Sınava girmeden iki gün öncesinde cep telefonları kapatılarak beyinler dinlendiriliyor. Cep telefonunu kapattığı halde kazanamayanlara ne demeli?

Ne demekse? Kimi beyaz Türk öğrenciler NLP ile kimileri de yoga ile sınava hazırlanıyorlarmış! Ama yine de ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağana göre 11 yıllık eğitim sonrasında bu beyaz Türklerden dört işlemi bile yapamayanlar varmış. Öyle ki “15 - (8 - 3) = ?” sorusunu bile yanıtlayamıyorlarmış

Her halde bu nedenle olsa gerek Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, sınıf geçmenin daha da kolaylaştırıldığını açıkladı. Bundan böyle ortaöğretimde 5 zayıfla dahi sınıf geçilebilecekmiş! Böylece daha çok türbe ziyaret edilecek, daha çok yoga yapılacak, daha çok dershaneye gidilecek demektir!

Eğitime de Dershaneye de 1 Milyar YTL

Şimdi liseler dört sınıfa çıktı. Böylece, pazar günü üniversite sınavına giren öğrencilerin şanslarının arttığı söylendi. Üstelik üniversite kontenjanları da arttırılmıştı. Şanslar katlanmıştı! Bilgiler değil şanslar artmıştı! Yine de sonuçta, sınava giren her dört kişiden üçü, türbeye adadığı mumları dikemeyecek, boşuna NPL, yoga ve dershane parası ödemiş olacak.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, pazar günü İzmirde sınavların yapıldığı sırada, üniversiteye giriş için yapılan hazırlıklar ile uygulanan dershane sisteminin bir garabet olduğunu söyledi. Erdoğanın bu tanısına biz de katılıyoruz!

Okulda çocuğa dört işlemi doğru dürüst okutma... Beş dersten zayıf alana sınıf geçirt Karsın Çengelli köyünde 3. sınıf öğrencisi Sevda Bilgilinin bir özel okul öğrencilerine mektubunda yazdığı gibi Siz bilir misiniz, 5 santimlik kalemle iki kardeş günlerce idare etmeyi, kitap olmadığı için aynı öyküyü çeşitli kezler okumayı?” gibilerden eğitimde eşitlik fırsatı yaratma Hükümet olarak öğretmenlerin aylıklarının fazla olduğunu IMFye söylet

Sonra her köşe başında süpermarketten daha fazla özel dershane açılışını özendir. 2006 rakamlarına göre Türkiyede yaklaşık 2 milyon öğrenci vardı. Devlet bütçesinden bu eğitime o yıl 1 milyar YTL ayrılırken, vatandaşın özel dershanelere ödediği para da 1 milyar YTL idi. Bu mu eğitim eşitliği ve eğitimde kalite? Dershaneler, öğrencileri eğitmek, öğretmek için değil, yalnız test eğitimi vermek için bu parayı alıyorlar. Burada temel bir yanlışlık yok mu? Kaldı ki dershaneye gitmiş olsa da pazar günkü sınavda her dört öğrenciden biri üniversiteye giremeyecek. Dolayısıyla 16 yaşındaki bir kişi mesleğini seçemeyecek. Özür dilerim bir kişi değil, cumhuriyeti emanet ettiğimiz tam bir milyon genç, işsiz güçsüz olarak geleceğin karanlıkları içinde boy gösterecek.

Önceki yıl öğretmensiz, kitapsız, binasız 16 yeni üniversite açıldı. Bu yıl kontenjanlarda 82 bin artış yapıldı. Ne değişti? Ondan sonra gelsin KPSS ya da gelsin yüksek lisans yapmış işsizler ordusu Mezunlar devlet kapısına kapağı atmak için Jane Fondadan daha fazla sınav maratonunda umutsuzluk içinde koşuşturup duruyorlar. Sonuç sıfır elde var sıfır. Oysa özel sektör ya da piyasa alanları değişik teknik ve çağdaş eğitimli gençleri bekliyor. Eğitime yapılan yatırım, daha çok dershanelere akıtılan paralar biçiminde oluyor. Türkiyede eğitim, kişilerin donanımından daha çok, öğrencileri üniversite sistemine hazırlamaya yönelik bir kandırmaca değil mi?

1963 yılında yürürlüğe giren Birinci Beş Yıllık Plan gereği gibi uygulansaydı, İmam Hatip Okulları gibi sapmalar yerine, mesleki teknik okullar açılsaydı, bugün sanayi, tarım ve ticaret piyasasında yetenekler kapışılır, işsizler ordusu da erimiş olurdu. Herkesin üniversitede okuması eğitim demek değildir Herkesin yeteneğine uygun bir işin öngördüğü eğitime yönelmesine eğitim sistemi denilir.

 

Elmek: oacar@superonline.com\tFaks: 0312. 442 79 90



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları