Özdemir İnce

Dövlet procesi

04 Aralık 2020 Cuma

Sayfa ve sütun arkadaşım Barış Terkoğlu’nun yazılarını hayranlıkla okuyorum. 23 Kasım 2020 tarihli yazısı da çok çarpıcı ve ilham verici. Yazının sonuna doğru bir yere takıldım: “Bir tanım değil. Ama kesin olan bir şey var ki devlet kendi gücünü, kendi sınırları içinde başka gruplara devrettiğinde artık devlet olmaktan çıkıyor” diyor. Burada kendimce bir düzeltme yapmak istiyorum: Devlet kendine ait herhangi bir şeyi başkalarına devredemez. Devredemez çünkü böyle bir şey yapamaz. Böyle bir şeyi sadece onu yöneten iktidarlar, hükümetler yapar. Devlet bir taşıttır, taşıma aracıdır, şoför ne isterse onu yapar. Greyder, operatörün istediğini yapar. Gıllıgışlı işlerde devletin hiçbir sorumluluğu yoktur. Fail ve sorumlu her zaman hükümettir, iktidardır.

***

Devlet proje yapmaz, yapamaz. Ülkemizde bir Devlet Planlama Teşkilatı vardı. 5 Ekim 1960 tarihinde kuruldu. Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükümete danışmanlık yapmaktaydı. Hükümetçe belirlenen amaçları gerçekleştirmek için kalkınma planları ve yıllık planlar hazırlardı. Teşkilatın ilk döneminde Yalçın Küçük, Hikmet Çetin, Güngör Uras gibi isimler görev almışken, Turgut Özal’ın müsteşarlığa getirilmesi sonrasında çoğunluğu Nakşibendilerden oluşan bir kadrolaşmaya gidildi ve Yusuf Bozkurt Özal, Nevzat Yalçıntaş, Beşir Atalay, Yaşar Yakış, Hasan Celal Güzel, Temel Karamollaoğlu, Bilsay Kuruç (müsteşar) gibi isimler DPT’de çeşitli görevlere getirildi. Teşkilat 2011 yılında R.T. Erdoğan hükümeti tarafından Kalkınma Bakanlığı olarak yeniden organize edildi. Ve böylece 50 yıllık (iyi kötü) planlı dönem sona erdi. DPT, planlamayı hükümet için yapıyordu; uygulayıcı da hükümet idi.

***

Lafı İstanbul Kanalı’na getirmek istiyorum. İstanbul Kanalı projesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin projesi mi? Kesinlikle değil. Neden değil?

Devlet bir tüzelkişiliktir. TC devletine sorulsa: “Bu İstanbul Kanalı senin projen mi baba (ya da ana)?

Ben ne bileyim, benim şoföre / hükümete” sor der.

Peki sen nesin” diye sorsan.

Ben, toprak bütünlüğüne bağlı, siyasal örgütlü bir ulusun oluşturduğu tüzel varlığım” der. Ve sonra açıklar: “Bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen kişiler ve varlıkların oluşturduğu, (gerçek kişiler gibi) hak ve yükümlülere sahip olan bağımsız hukuki varlıklardır. Gerçek kişiler dışında kalan, şirketler, vakıflar, kamu kurumları gibi hukuki varlıkların tümü tüzelkişiliklerdir. Benim yapmam gereken görev ve işleri yapan yetkili bir organ, yürütme organı var, hükümet denen, Bakanlar Kurulu denen takım.

***

Hükümetin meşrep ve tarzı belli olmaz. Kimi demokratiktir, kimi değildir; kimi Doğu despotizmi kisvesine girmiştir.

Ancak şunu kesin olarak söyleyelim ki tüzelkişilik (hukuki) olan devlet, proje yapmaz, projeyi hükümet organları yapar ve gerçekleştirir. Nasıl gerçekleştirir? Bunun yasaları, ilke ve yöntemleri vardır. Demokratik hükümetler yasalara, ilke ve kurallara uyarlar. Kimileri de yasa, ilke, kural mural tanımazlar. Doğu despotizmlerinde olduğu gibi keyiflerine göre iş görürler. Bunlardan devlet ananın ya da babanın hiç haberi olmaz. Demokratik yönetimlerde yasalar, kurallar özel nedenlerden dolayı zırt vırt değişmez. Hükümetlerin yaptığı işleri denetlemek için anayasa mahkemesi, Danıştay ve Sayıştay gibi kuruluşlar vardır ama doğu despotizmleri bunları çalıştırmaz. Bildiğini yapar, keyfinin sefasını sürer. Böyle yerlerde yürütme kişiselleşir, keyfileşir ve devleti hacir altına alıp işlerine devlet mührü basar, ama devletin mührü hükümettedir.

***

Şimdi teoriden pratiğe geçelim: İstanbul Kanalı kuşkusuz devlet projesi değildir. Projeleri hükümet yapar ve o gerçekleştirir. İstanbul Kanalı’nın hükmet tasarısı olarak TBMM tarafından onaylanmışlığı var mı? Ayrıca, artık TBMM tarafından denetlenen bir hükümet de yok. Durumdan anlaşıldığına göre Cumhurbaşkanlığı makamının da projesi değil. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın kişisel projesidir diye düşünüyordum. Meğer haklıymışım. R.T. Erdoğan Varlık Fonu’yla ilgili yaptığı konuşmada “Kanal İstanbul benim çılgın projemdir” demiş. (Cumhuriyet, 28.11.2020) Bu açıklama “Devlet benim!” anlamına gelir!

Bu durumda, açıklamayı yapan kişi, araziyi satın almak, yapım masrafını da cebinden ödemek zorundadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları