Özdemir İnce

Bilimin dine, dinin bilime ihtiyacı yok (5)

02 Ağustos 2024 Cuma

Bilim kanıt ister ama dini inancın kanıta gereksinimi yoktur. İlk insandan itibaren insan türlü çeşitli nesneye (putlara) taptı. Dini inanç evrim geçirerek Hz. Musa ile tek Tanrı’yı buldu, keşfetti, icat etti. Belki de daha önce Hz. İbrahim yaptı bu işi. Aklı olan hiç kimse dinsel inançları tartışmaz. İnancı olan hiç kimse benim bu yazımı okuduktan sonra inancından vazgeçmez. Balıklar, dağlardan sonra yaratılmış ama dağlarda kılçıkları varmış, bunu asla dert etmez. Tektanrılı din insanın ihtiyacıdır. Ama bütün insanların değil. Japonların, Çinlilerin, Hindistanlıların ne tektanrıları var ne de peygamberleri. Öteki insanlardan ne farkları var? İnandıkları bir etik sistemleri ve ahlakları yok mu?

Ama çoğu kötü olan din adamları tartışılır. Tarih boyunca her türlü kötülüğün kaynağında “yorumcu din adamları” vardır. Dogmalara dayanan dini bilgileri bilimsel yöntemlerle açıklamak ve dogmaları bilime dönüştürmek olacak iş değil. Dine göre gerçek bilginin sahibi Allah’tır ve onun verdiği bilgiler değişmezdir, yani dogmadır. Oysa bilimsel bilginin en önemli özelliği değişir olmasıdır. Oysa dinsel görüşe göre: Bilgi, Allah tarafından, seçilmiş kişilere bir ihsan olarak verilir. Dolayısıyla çalışmanın, okumanın, deney yapmanın gereği yoktur.

YER MERKEZLİ EVREN AYETLERİ

[Diyanet İşleri Başkanlığı’nın: “Günümüz bilgi ve bilimine uymadığı” gerekçesiyle gözden geçirilmesini istediği “yer merkezli evren” (bazı bilim adamlarına göre Tanrı merkezli evren) ile ilgili ibareler olgusunu ve 2. müftüler toplantısındaki, “Bana göre toplumumuzda gördüğümüz olumsuzlukların nedenlerinden birisi de imamlarımızın zayıflığıdır. İmam yokluğundan söz etmiyorum, imamlarımızın zayıflığını vurguluyorum”1 değerlendirmesini, bir ayraç açarak ele almazdan önce, yer merkezli evren ile ilgili ayetleri görelim:

“Biz arzı (dünyayı) yayılmış bir döşek ve dağları birer destek yapmadık mı?” (Nebe-6,7)

“O Allah ki sizin için yeryüzünü bir beşik yaptı.” (Zuhruf-10)

“Allah gökleri, gördüğünüz şekilde, direksiz yarattı. Arzı da bizimle meyil ve hareket etmemesi için, yüksek ve sabit dağlar koydu.” (Lokman-10)

“Güneş ve Ay’ı teshir eyledi (büyüledi). Her biri muayyen bir vakte kadar devir ve cereyan eder.” (Rad-2)

“Ne Güneş Ay’a yetişebilir ne Ay Güneş’i geçebilir. Her biri feleğinde seyreder.” (Yasin-40)

Yukarıdaki ayetler Ayıntabi Mehmet Efendi’nin Arapça Kuranıkerim mealini ve Tibyan Tefsiri’ni Türkçeye çeviren Süleyman Fahir’den alınmıştır. Eserin yaşı, yüz yıldan fazladır.

Kuran’dan sadece altı tanesine yer verdiğimiz “Tanrı Merkezli Evren”le ilgili ayetler, Hz. Muhammed’in yaşadığı VII. yüzyıl “bilgi ve bilimini” yansıtan gerçeklerdir. Bilimde gerçek nedir, gerçek var mıdır bilimde? Dünyanın en saygın bilimadamlarından Einstein “Bilimde gerçek değil gerçek sanılan vardır” diyor. Ayetlerde görülen de gerçek sanılan o çağın bilimidir. Ve bu gerçek sanılan bilim, XVI. yüzyıla yani İtalyan uzay bilgini Galileo’nun “İnsan Merkezli Evren” kuramına değin, hem yaşamda hem kutsal kitaplarda gerçek sanılan bilim olarak ayakta kalabilmiştir.]2

Bu yazıda iki örneğini verdiğimiz din bilgiçlerine kalsa, az önce birkaç örneği verilen yer (dünya) merkezli evren ayetlerinin tamamını günümüzün bilimsel bilgisiyle kanıtlarlar, kanıtlamışlardır.

Emre Dorman ve Bülent Pakman gibi din bilgiçleri, “Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar” (Nahl Suresi, 71) türünden ayetleri neden yorumlamazlar acaba? Soru: Allah, bu ayete göre adil mi, değil mi?

Bununla birlikte, dünya sorunlarını çözmek için, Kuran’ın yeni (modern) okuma ve yorumlara ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Kuran’ın yeri inanç ve inananların dünyası. Kuran, ne bilimler için ne siyaset ne de dünya ve devlet işleri için referans olabilir. Görelim: Kuran yorumcuları elâlemin keşiflerini Kuran’la kanıtlamayı bıraksınlar ve Kuran’da bulunan keşfedilmemiş keşifleri yapsınlar. Ve belki bir gün Kuran’ı bilimselleştirmenin bir gericilik, bir irtica eylemi olduğunu (sanmıyorum ama) anlarlar. Bilimin dine, dinin bilime ihtiyacı yok!

1 Mehmet Nuri Yılmaz, Eski D. İş. başkanı, Hürriyet, 30 Temmuz 2000. (Faik Acar, Din, İnanç ve Bilinç (Berfin Yayınları) içinde. s.173

2 Faik Acar, Din, İnanç ve Bilinç (Berfin Yayınları)  s.174



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aradığımı buldum 8 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları