Örsan K. Öymen

Beka sorunu

05 Nisan 2025 Cumartesi

AKP’nin, toplumun ve siyasetin tüm muhalif kesimleri üzerinde uyguladığı anayasa ve hukuk dışı ağır baskılar, tutuklamalar, gözaltılar, işkenceler, sansür uygulamaları ve kurulan diktatörlük rejimi nedeniyle, Türkiye bir ulusal güvenlik ve beka sorunu yaşama noktasına geldi.

Devleti yönetenlerin ve devletin kurumlarındaki bazı görevlilerin, anayasaya aykırı kararlar almaları ve hükümet üzerinden devlet ile milleti karşı karşıya getirmeleri durumunda, bir ülkenin varoluşsal sorunlar yaşaması kaçınılmazdır.

Türkiye ancak, devletin kurum ve kuruluşlarının her kademesinde görevli olan kamu çalışanlarının, anayasaya uymakla yükümlü olduklarını kavramalarıyla kurtulabilir.

Cumhurbaşkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı gibi kurumlarda ve onlara bağlı kurum ve birimlerde, en alttan en üste, her kademede görev alan kamu görevlileri; örneğin savcılar, hâkimler, valiler, polisler, askerler, anayasada var olmayan bir yetkiyi kullanamazlar, anayasaya aykırı hareket edemezler.

Bu mutlak, kesin kural ve ilke anayasanın 6., 8. ve 11. maddelerinde açık ve seçik bir biçimde ortaya konmuştur:

Anayasanın 6. maddesinde şu ifade yer alır:

“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti, egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.”

Bu maddede bir yandan egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu vurgulanırken bir yandan da, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.” ifadesiyle, devlet yetkisini kullanmanın mutlak sınırı çizilmiştir.

Bu sınır anayasadır!

Anayasanın 8. maddesinde de şu ifade yer alır:

“Yürütme yetkisi ve görevi, cumhurbaşkanı tarafından, anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”

Bu maddede de “CumhurbaşkanıRecep Tayyip Erdoğan’ın anayasaya aykırı olan yürütme yetkilerini ve görevini kullanamayacağı açıkça yazılmıştır.

Anayasanın 11. maddesinde de şu ifade yer alır:

“Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar anayasaya aykırı olamaz.”

Bu maddeden de açıkça anlaşılacağı gibi savcılar, hâkimler, valiler, polisler, askerler, anayasaya aykırı bir karar alamazlar, anayasaya aykırı bir talimat veremezler; ayrıca anayasaya aykırı bir kanun da çıkartılamaz.

***

Oysa son aylarda yaşanan baskılarda, “cumhurbaşkanı” ile birlikte, bazı “savcılar”, “hâkimler”, “valiler”, “polisler” anayasaya aykırı gayri meşru kararlar alıp, anayasaya aykırı gayri meşru talimatlar vermektedirler.

Çünkü anayasanın 25., 26., 28. ve 34. maddeleri, düşünceyi ifade, yayma, yayımlama ve medya özgürlüğünü, izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını açık bir biçimde sağlamaktadır.

Anayasanın bu maddelerinde şu ifadeler yer alır:

Madde 25: “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.”

Madde 26: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”

Madde 28: “Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”

Madde 34: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

***

Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürebilmesinin tek yolu, anayasa tanımayan hükümetten bağımsız olarak, devletle milletin anayasal bir çerçevede bütünleşmesidir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Program ve kadro 12 Nisan 2025
Boykot tartışması 7 Nisan 2025

Günün Köşe Yazıları