Tarım nasıl çöktü: GSYH’deki payı 1980: Yüzde 26.1; 2002: Yüzde 10.2, 2023: Yüzde 6.2

26 Ağustos 2024 Pazartesi

Bu çöküş 1980’de başladı ve AKP zamanında en alt düzeye indi.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ülkede mesela bir yıl içinde üretilen ve satılan tüm mal ve hizmetlerin toplam parasal değerini anlatıyor. GSYH içindeki tarımsal üretim ve satışların oranların seyrine 1980 itibarıyla bakıldığında, bugünkü dibe çakılışı net görüyoruz: 1980’de tarımın oranı 26.1’di. İşte dünyada tarımsal üretimde kendi kendine yeten yedi ülkeden biri Türkiye efsanesi o zamanlara aitti.

Sonra bu oran 2002’de 10.2’ye, 2023’te ise 6.2 ye düştü.

1980’de ne olmuştu? Ekonomi çökmüştü. Süleyman Demirel, Turgut Özal’a “istikrar programı” hazırlatmış, 4 Ocak 1980’de piyasa ekonomisine geçilmişti. Paranın değeri yüzde 32.7 düşürüldü, ücretler ve kamu harcamaları düşürüldü; serbest piyasa ekonomisine geçildi, tarım ürünleri destekleme alımları çok sınırlandırıldı, ihracatçıya teşvikler gündeme geldi.

TABİİ Kİ IMF VE ASKERİ DARBE

1980 Haziran’ında IMF ile üç yıllık anlaşma yapıldı. IMF’nin tüm dayatmaları uygulamaya kondu.

Tabii ki kan gövdeyi götürüyordu. 1980’de 24 Ocak ve arkasından IMF kararlarının zorla da uygulanması gerekiyordu ve 12 Eylül 1980’de askeri darbe geldi arkasından.

Tarımda kalalım. Anımsayan vardır, özellikle NTV’de haftalık tele ekonomi diye adı çıkan programda tüm kararlar destekleniyordu. Özellikle de tarıma desteklerin azaltılması, hatta köylüye üretimi bırakması için de maaş bağlanması düşüncesi alçakça savunuluyordu, şimdi ortalıkta görülmeyen bazı “IMF ekonomistleri”nce. Nitekim bu da Dünya Bankası’nın desteğiyle yapıldı.

Çöküş böyle başladı ve AKP’nin 21 yıllık döneminde aynen sürdü: GSYH’de tarımın payı komik noktaya indi: Yüzde 6.2

NET İTHALATÇI OLUYORUZ

Bayram Ali Eşiyok, Herkese Bilim Teknoloji dergisinin 435. sayısındaki (piyasada hâlâ) Tarımda çözülme, kan kaybı nasıl durdurulacak başlıklı yazısında diyor ki:

“Tarımdaki tasfiye, başta dış ticaretin liberalizasyonu olmak üzere tarımı korumasız bırakan, üreticilerin değil şirketlerin çıkarlarını gözeten neoliberal politikalar sonucunda gerçekleşti.”

Devamla: Tarımda “2002 ile 2024 Ocak-Nisan arasındaki toplam 159.4 milyar dolar ithalata karşın, ihracat değeri 113.2 milyar dolar ile sınırlı kalmış. Böylelikle tarım ve hayvancılıkta artan ithalatın neden olduğu toplam dış ticaret açığı 46.2 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir değere ulaştı... Tarımda 2000’li yıllara kadar kendi kendine yeterli olan Türkiye, uygulanan neoliberal politikalar sonucunda sanayide olduğu gibi tarımda da artık net ithalatçı, dışa bağımlı bir ülke oldu.

“Toplam tarım alanı (çayır ve mera alanları hariç), 2002-2023 yılları arasında 2.6 milyon hektar azalarak 26.6 milyon hektardan 23.9 milyon hektara geriledi.”

1.2 MİLYON HEKTAR

“Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin ekildiği alan ise 2002’de 17.9 milyon hektar iken, 2023’te 16.7 milyon hektara kadar geriledi. 1.2 milyon hektar alan ekim alanı dışına savrulmuş. Çiftçinin tarımdan uzaklaşması sonucunda Türkiye buğday başta olmak üzere, diğer birçok geleneksel hububat ürününde de artık ithalatçı bir ülke konumunda.”

“Birçok üründe ülke yeterlilik derecesi 100’ün altında... Tarımda yaşanan sorunlar ile birlikte milyonlarca hektar ekilebilir arazi devre dışı kalıp rant amaçlı kullanılırken, net ihracatçı olduğumuz birçok üründe bile (tahıllar, pamuk, baklagiller vb.) dışa bağımlı hale geldik...”

SON NOKTA:

AKP üreticiye maliyetin çok altında fiyatlar belirleyerek çöküşü hızlandırıyor:

“Özellikle son yıllarda hızla artan girdi fiyatlarına karşın çiftçinin eline geçen reel ürün fiyatlarının maliyetleri karşılayamaması sonucunda üretimden kopuş hızlandı. Tarımsal üretimin düşmesi ürün fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya başladı. Devletin ürün alım güvencesinden yoksun kalan üreticiler ya üretimden vazgeçti ya da tüccarların inisiyatifine terk edilerek savunmasız bırakıldı.”

***

Bayram Ali Eşiyok neler yapılması gerektiğini de açıklıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları