Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Köşeye Sıkışan Kim? İktidar mı IŞİD mi?

14 Eylül 2014 Pazar

İktidar, Suriye’de El Nusra ve IŞİD gibi köktendinci terörist örgütlere her türlü desteği verdiği üzerine günlerce reddiye döşesin, hatta Başbakan Davutoğlu IŞİD’i desteklediğimizi kim söylüyorsa vatan hainidir gibi, anlaşılan artık Yeni Türkiye’nin gönderine çekilmek istenen ama bu ülkede asla sökmeyecek “otoriter bayrağı” dillendirsin...
Büyük bir çöküş yaşıyor RTE - Davutoğlu’nun Ortadoğu politikaları...

***

Ricciardone, eski ABD Ankara Büyükelçisi, Suriye’de kimin terörist, kimin ılımlı İslamcı olduğu hakkında anlaşamadığımız konusunda anlaştık, Türkiye’den Nusra gibi köktendinci teröristlere yardımı kesmesini istedik, diyor...
Newsweek dergisi, ülke içinde hepimizin bildiği bir gerçeği, yaptığı röportajlarla dünyaya yayıyor: Türkiye, IŞİD’in adam devşirme kaynağı! Büroları var, para topluyorlar, toplantı yapıyor, bayrak asıyor ve yüzlerce kişiyi savaşa götürüyorlar... İktidar böyle bir olayı seyrediyorsa, bu demektir ki, göz yumarak IŞİD’e savaş gücü devşirtiyor...
O IŞİD’çiler ki, Musul’da 49 görevlimizi derdest edip rehin/esir aldılar.. Davutoğlu, hangi gerekçe ve düşüncelerle konsolosluk personelini boşaltmadı? Bunu açıklaması millete bir borçtur!(*)
Akla gelen en yakın olasılığı dillendiriyoruz hep: IŞİD bize dosttur, onları destekledik, müttefikiz, bir şey yapmazlar...
Böyle değilse eğer, doğrusunu söylesinler? Konsolosluğu neden boşaltmadınız, Musul Valisi bile sizlere “Korumalarım kaçtı, ben de gidiyorum, konsolosluğu neden boşaltmıyorsunuz?” demesine rağmen!
IŞİD’ciler şantaj mı yapıyor: Türkiye’deki faaliyetlerimizi engellemeye kalkarsanız, esirleri... Bu rehineler nerede tutuluyorlar, hepsi sağ mı, MİT ve TSK’nin bir operasyonla bunları kurtarma umudu sıfır mı?
Hadi soralım: Acaba IŞİD’in ülke içinde, istediği zaman ortalığı bombalayacakları gizli hücre elemanları var mı yok mu... Varsa ne kadarlar? Emniyet, MİT ne yapıyor? İktidar bundan korkuyor mu?

Üsler Irak’a mı?
Türkiye aynı zamanda, Avrupa ülkelerinden cihatçı Müslümanların da Suriye ve Irak’a yol geçen hanı! CIA açıklıyor: IŞİD’in silahlı gücü ikiye katlandı, 31 bine yükselmiş olabilir... 80 ülkeden 15 bin militanın gittiği sanılıyor.. (Batı ülkeleri yurttaşı bu gençlerin cihada gitmesinin diğer yüzü: Batı’nın dünya politikasının iflası, Batı’ya karşı duyulan büyük öfkenin, ezilmişliğin de bir dışavurumu...)
Amerika’nın en etkin medyaları bombalıyor iktidarı, son olarak Wall Street Journal: “Ankara artık ABD’nin müttefiki değil.. Asker gördermeye hazır Kürtler öne çıkıyor.. İncirlik’i, Kuzey Irak’taki Kürt topraklarında başka bir hava üssüyle değiştirme zamanı geldi...”
RTE - Davutoğlu’nun, IŞİD’i Suriye Kürtlerine ve Irak Kürtlerine karşı bir baskı aracı olarak kullanma niyetleri ve politikaları da tam çöktü. ABD’nin IŞİD’i temizleme kararlılığı, önünü göremeyen sıfır derinlikli bir dış politikanın ülkeyi yönettiğinin kanıtı...
“Bölge Gücü”, “Dünya Devleti”, “Lider Ülke” propagandaları, birden kâğıttan kaplanlığa, politikasızlığa ve masaya daha oturmadan her şeyi kaybedenlerin oyununa dönüştü!

Küçük tüccar kafası
Siz hâlâ IŞİD’den petrol alarak yandaş şirketlerin ceplerini doldurmayı politika sanın! IŞİD tarafından döşenen onlarca küçük petrol borusuna göz yumma tüccarlığıyla uğraşın (Fehim Taştekin, Radikal)... Yemen iç savaşına, tüccarlarınızın silah satarak para kazanmalarına, böylece ölüm ticaretini kazanca dönüştürebileğinize güvenin. Türkiye’den yola çıkan silah yüklü gemilerin Yemen civarında yakalanmalarının sizi bölgeden nasıl tecrit ettiğini görmeyin...
Siz hâlâ, silah yüklü MİT TIR’larının yasadışı bir şekilde Suriye’ye sevk edilirken yakalanmasını “hainlik” olarak görün, ama büyük suç işlediğinizi kabul etmeyin...

***

İktidar, İslamcı terör örgütlerini destekleyerek Suriye’de Esad’ın iktidarını yıkma olasılığının sıfıra yakın olduğunu, bu oyunu kaybettiğini hâlâ görmüyor mu? Esad ile yeni bir dönemi başlatması için, politikasını 180 derece değiştirmenin, olaylar ve gerçekler karşısında bir dış politik ve pratik zorunluluk olduğunu ve Ortadoğu’da neredeyse tüm devletlerin böyle davrandığını görmüyor mu?
İktidarın, büyük kazanç gördüğü çözüm sürecini nasıl sürdüreceği konusunda da kafası iyice karışmış durumda.
Gülten Kışanak baksanıza dün siyasi özerklik yetmez, mali özerklik de istiyoruz, dediğine göre...
Buradan, “Çözüm Süreci”nde, hiçbir zaman açıklanmayan pazarlıklarda, siyasi özerkliğin zaten verilmiş olduğunu mu anlamalıyız?

                 
(*) Diyor ki Davutoğlu: “... inşallah bu ülkede bir daha hiçbir başbakan, herhangi bir mahkeme karşısında hesap verme zorunluğunda kalmayacak. Hesap vereceği makam onu, o iktidara getiren milletin tam kendisidir ve Allah’ın huzurudur...” Bu, hukuk ve yasa tanımazlığın ilanı gibi.. Başbakanlar hukuk devleti ve yasalar çerçevesinde o koltuğa oturur. Anayasayı, yasayı çiğnediklerinde mahkemede hesap verirler.. Bu iş yeryüzünde böyle işliyor... Kul, yasa ve hukuk hakkı hesapları burada görülür; Allah’a vereceğiniz hesap ise ayrı, onu o tarafın işi belleyin. Aman yanılmayın ve “hesapları” karıştırmayın Sayın Davutoğlu... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları