Kadınlar Arınç’ı ‘Kültürel’ Halletmeli!

04 Ağustos 2014 Pazartesi

Arınç “gülme üzerine” bombasını patlattığı sırada bayram yemeğindeydik, kalabalık mı kalabalık.. Tabii erkekler kızgın, ağızlarından duman fışkırıyor adeta, giydiren giydirene Arınç’a.. Ama çoğunluğu oluşturan kadınlar öyle değildi, birbiri ardına kahkahalar patlattılar.. Sonra içlerinden biri kalktı ve parmağını uzatarak dedi ki: “Söyle ona, bir daha karı gibi güldüğünü görürsek…
Arınç’ı nereden göreceğim, ancak buradan o beni görür, zaten verilen “talimat”, “yaz ona” biçimindeydi... Ertesi günkü gafı tam bir fecaatti.. Şu “direk” meselesi.. “söyle ona..” diyen dost aradı bu kez, “Hiçbir şey deme, adamın psiko-seksüel sorunları olduğu açık… tedaviye gitmeli..”

***

Tedavi işler mi Arınç’a, bilemem. Terapistlerin bir çaresi mutlaka vardır. Ama benim ilgi alanıma giren, kişisel psikolojik veya psikoseksüel sorunların tedavisi değil… Arınç gibiler için zor ve belki de imkânsız olan “kültürel tedavi”dir. Tabii çağdaşlığa kapalı, kendi baskın erkek dünyasında hapis bir düşünce yapısı için kültürel tedaviden bahsedilebilir mi, onu da bilmiyorum..
Çünkü “kültürel tedavi”nin de ikna odaları veya ortamları ne yazık ki yok, kafasını özgürlüğe bırakması gerek her şeyden önce.. Tabii toplumların özgürlük mücadelesine ilişkin kitaplar okuması gerekir, son zamanlarda “Kadınların En Güzel Tarihi” kitabı Arınç için epey zihin açıcı olabilir. Bir başlangıçgiriş metni olarak.. Tabii en önemlisi bir de iktidarından düşmesi gerekir! Türbanlı kadın yazarlar arasında Arınç’a eğilen oldu mu, yoksa hepsi görev gereği pas mı geçtiler.. Arınçgiller familyasından erkekler de pas geçmiş(tir).

***

“Gülmek!” insanlar için inanılmaz bir olay, bizi diğer hayvanlardan ayıran en temel bir nitelik belki de.. İhsanoğlu’nun bir yarısına gülmeyi serbest bırakacaksın, ama öbür yarısına yasaklayacaksın… Arınç ekstradan bir şey mi demek istiyor bu ayrımla.. Kadının, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına inandığına göre (öyle mi?!), demek ki ve tabii ki bağımsız bir “yaratık” olamaz! “O, erkeğin bir yaratığı”..
Dün Ali Sirmen dostum yazdı konuyu.. Gülmek, bütün insanlar için korkuyu aşmanın ve özgürlüşmenin önemli bir anahtarı değil sadece, aynı zamanda güzellik saçmaktır! İnsan güldü mü güzelleşiyor, tabii içten gülüş, isteyerek, beyninin onayı ve desteğiyle… Çevresine de güzellik katıyor.. Yoksa, hinoğluhince, sinsice, hesaplıca, üç kâğıtçılığı üstünden dökülen gülüşlerden bahsetmiyoruz..

***

Tarihsel gelişim içinde, erkeğin hayatı sürdürmede doğaya ve çevreye karşı verdiği savaşlarla elde ettiği ve kadının çocuk bakımı nedeniyle de dışında kaldığı toplumsal alandaki egemenliği, daha yeni yeni kırılıyor. Şunun şurasında, insanlığın diyelim ki 50 bin yıllık (çoğunlukla erkek egemen) yakın tarihi içinde, 100 yıllık bir zaman diliminden bahsediyoruz. Kadının fiili toplumsal özgürleşmesi meselesine girersek.
Geride kalan 49 bin 900 yıllık erkek egemen tarih, türlü çeşitli toplumlarda bazen bütünüyle, bazen yüzde 70, bazen yüzde 50, bazen yüzde 30 yaşıyor.
Avrupa ülkelerinde de yaşıyor, ABD’de ve diğerlerinde de.
Mesela Avrupa Birliği’nde kadın meselesinin nitelik değiştirdiğini ve sadece niceliksel bir sorun olarak kaldığını söyleyebilir miyiz?

***

1 Ağustos’ta Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdi. Sözleşme kadınlara toplumsal korumada yeni olanaklar sunuyor. Erkek şiddeti (ve bence devlet şiddeti de dahil olmalı) gören kadınlara mülteci (iltica etme) hakkı tanınıyor. Avrupa Konseyi’nin eşitlik komitesinin başkanlığını da yapan Gülsün Bilgehan’ın katkılarıyla gerçekleşen ayrımcılığa karşı mücadele, kadınların özgürleşme tarihinde önemli bir adım..
Bakın, bu anlaşmalar, sözleşmeler, kadın ayrımcılığını yasaklamalar, toplumsal eşitliği sağlamak içi alınan siyasi, ekonomik ve kültürel tüm karar ve uygulamalar, başka türlü “tedavi” edilemeyen veya zor tedavi edilen erkek egemenliğine karşı kültürel ve yasal tedavi yöntemlerinin devreye girmesidir..
Kadınların bütün alanlarda öne atılmasıyla ve toplumsal kültürel aydınlanma hareketinin bütün cephelerde ilerlemesiyle, bu konu halledilecek…

***

İlerleyecek de, Türkiye ne olacak? Kadınlara: Doğur doğur, eve kapan, gülme, türbana gir, çalışma hayatı sana göre değil… vb. politikaları izleyen bir iktidar altında, durum zor.
Türkiye’nin “kültürel yapısı”, 49 bin 900 yıllık insanlık geçmişiyle çoooook yüklü!
Kadın cinayetleri, çocuk yaşta gelinler, kızları alıp satma, kadının iş olanaklarına ayrıcalıklı uzanamaması…
Zor dostum… Kadınlar beş adım öne….
Önce şu Arınç’ı “kültürel” bi halledin bakalım ve ağababasını sonra... Siyaset işin başı…

***

NOT: Dünkü yazımda Başbuğ’un 2012 MİT krizinden sonra tutuklandığını yazmıştım, Başbuğ 6 Ocak’ta tutuklandı, ama işin özünde bir değişiklik yok… AKP kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat’ın “Cemaati Emniyet’e, askere ve MİT’e karşı biz yerleştirdik” açıklaması da, Erdoğan’ın Emniyet ve Yargı içinde cemaat yapılanmasına ve yaptıklarına neden sessiz kaldığını, tezimizi doğrulayan bir açıklamasıdır...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları