Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir dakika, yoksa bir bildiği mi var?

21 Temmuz 2020 Salı

Adam, darbeye karışmış olsa bile Fethullahçı terör örgütü mensuplarının affedilmesini toplumsal barış namına diliyor; ne zaman, tam 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde.

Kim? Daha resmi ataması bile yapılmadan, Atatürk’ün, yeni Cumhuriyetin ve millet olarak var oluşun bir temel unsuru olarak kurduğu Türk Tarih Kurumu’nun başkanlık koltuğuna oturtulan. Adını bile anmak istemem, ama gerekli olur hatırlamam için diye yazayım, Ahmet Yaramış (akademik unvana sahip üstelik).

Konuşmasını dinleyin, haberini okuyun, ne bir dil sürçmesi var ne “yanlışlıkla, karışmamış diyecektim” biçimindeki tevilin inandırıcılığı. Tane tane üstüne basa basa karışmış diyen bir kişi.

Daha sonra “Çok pişmanım, karışmamış diyecekken karışmış dedim, Cumhurbaşkanımız isterse istifa ederim” diyor ve Metehan Demir’in dün sabah Habertürk’te söylediği gibi daha büyük bir gaf yaparak Cumhurbaşkanı’nı da adeta söylediklerine bulaştırıyor.

Sanki Cumhurbaşkanı bu sözleri onaylarmış gibi, istifasını istemezmiş gibi!!!

Bir dakika, yoksa?!

Ama bir dakika, bu sözleri söyleyen kişi hâlâ neden, zaten asla oturmaması gereken o koltukta oturuyor?

Neden, hemen istifasını vermiyor ve Cumhurbaşkanı isterse... diyor?

Neden Cumhurbaşkanı bana ne söylüyorsun, gereği neyse yap demiyor veya hemen görevden almıyor?

Neden Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Şu an böyle bir talep yok, ancak Başkan Bey’in bu değerlendirmeyi yapıp kendisinin bir muhasebe yapmasında fayda var” diyor?

Her şeyden önemlisi, Yaramış Bey neye güvenerek, hangi cesaretle bu sözleri söylüyor?

Bir dakika! Yaramış yalnız değil, Abdurrahman Dilipak isimli yazar da ona destek çıkmıyor ve “affetmek erdemdir” demiyor mu? Ve daha benzer sesler çıkmıyor mu?

‘Müslüman da olsa bizdendir’

Mesele bu. Siyasal ve köktendinci İslam cemaatlerinin hepsi hem birbirine sahip çıkıyor, hem birbirlerini “yiyorlar”.

Zaten, zaten terör örgütü niteliğini daha önce de potansiyel olarak içinde barındıran FETÖ ile AKP’nin yol arkadaşlığı uzun süre devam etmedi mi? Bir yandan “ortak düşman” “bizlere” karşı alabildiğine savaşırken, 2008’den itibaren Balyoz, Ergenekon davalarını sahiplenen, OdaTV gazetecilerini, Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabıyla FETÖ’cülerin ipliğini pazara çıkaran devletin Emniyet müdürü Hanefi Avcı’yı hapishanelerde sürüm sürüm süründürenler, aynı ortak iktidar yapısı değil miydi?

Ahmet Şık’ın FETÖ’yü anlattığı “OOO Kitap - Dokunan Yanar”ını yayımlanmadan toplatan ve yasaklayan FETÖ- AKP iktidar değil miydi; o dönemin başbakanı “Bazı kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir” diyerek FETÖ’nün devlet içindeki yapılanmasını koruyan ve kitabın yasaklanmasını onaylayan?

‘Alınları secdeye değiyor’

Yani demek istediğim şu: FETÖ’nün devlet içindeki varlığı ve iktidar sevdalığı ağır bir şekilde cezalandırıldığına ve umutları kılıçla kesildiğine göre, artık tehlike olmaktan çıktılar ve alınları da secdeye değdiği için yeniden kucaklanabilirler...

Tabii bu kucaklama herkese değil, ayıklanacaklar...

Önemli olan devlet içinde uslu durmaları ve FETÖ gibi iktidara talip olmamaları, hele liderle bilek güreşine kalkışmamaları!

Nedim Şener, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Ali Köse’nin “Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor” uyarısına destek çıkıyor, devlet bürokrasisi içinde kadro savaşına dikkat çekiyor. Peki, bunları oraya dolduranlar kim, CHP’liler mi?

Ali Köse’ye cemaatler saldırıyor

Cemaatlerin devlet içinde işleri ne? Nemalanmak, Hazine’ye hortum döşemek... Bunların “sivil din işleri” ile ne ilgileri var? Din üzerinde parasal imparatorluk kuranların faaliyetlerine devletçe destek neden? İktidar sahiplerinin salt gönül bağlılıkları mı, yoksa bu cemaatlerin halkı örgütleyerek siyasi yapıya oy desteği devşirmeleri mi veya her iki nedenle mi ilişkileri var?

İktidar bunlara neden sahip çıkıyor? Devlet bürokrasisi bunlar arasında neden parselleniyor? Amerikalı ilaç şirketinin rüşvet verdiği Sağlık Bakanlığı’ndaki bürokratlar kim? Bunlar neden korunuyor?

Nedamet getirdiler, Tanrı olsa onları affederdi, biz de affediyoruz sonucuyla karşılaşırsak, şaşırmayacağım.

İskilipli Atıf Hoca gibi İngiliz düşmanla işbirliği kesinleşen adamların destekçileri, Türk Tarih Kurumu koltuğuna oturtulduğuna ve onlar da “FETÖ affedilsin” dediğine göre, bilmediğimiz daha neler var, neler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları