Olaylar Ve Görüşler

Yeni maarif modelimiz... - Prof. Dr. Üstün Dökmen

03 Mayıs 2024 Cuma

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli doğru bir kararla tartışmaya açılmıştır ancak çağdaşlıktan ve pozitif bilimden uzak, ülkemizi geri götürecek nitelikte bir projedir. Bir anlamda ikinci bir ÇEDES ile karşı karşıyayız. Anlaşılan az önce ortaya attıkları ÇEDES’le yetinmeyen yetkililer daha kapsamlı bir geriye götürme projesi ortaya koymuşlardır.

ÇEDES

Açılımı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” olan ÇEDES’in masum görünümü altındaki amacı eğitim sistemimizi çağdaşlıktan ve laiklikten uzaklaştırmaktı. Bu projeyle öğretmenlik sertifikası olmayan din adamları, üniversite öğrencisi olan abiler ve ablalar sınıflara girecekler, çocuklara çevre duyarlılığı ve bilim sevdası aşılayacaklardı. Burada acemice bir kamuflaj vardır. Asıl amaç eğitim sistemini dini temele oturtmaktır. Bunca yıldır, onca öğretmen çocuklara çevre duyarlılığı ve bilim sevdası aşılayamamışlar da bunu imamlar mı becereceklerdir? Bu proje kapsamında MEB Diyanet İşleri Başkanlığı ile işbirliği yapacaktır. Oysa MEB’in başka kuruluşlarla işbirliğine ihtiyacı olmadığı konusunda Yüksek Mahkeme kararı vardır.

TÜRKİYE YÜZYILI MODELİ

İktidar “Türkiye Yüzyılı” diyerek kendi propaganda sloganını eğitim modeline monte etmiştir. Eğitimi siyasete alet etmeye kimsenin hakkı yoktur. Hani camiye, kışlaya, okula siyaset girmemeliydi? Bu konudaki temel değeri hiçe sayanlar çocuklarımıza değerlere saygılı olmayı nasıl öğretecekler?

Önerilen modelde öğretmenlerden din dersleri ile fen dersleri arasında ilişki kurmaları isteniyor. Bu durum bilimde laikliğe aykırıdır. Ülke yönetimindeki laiklikten önce bilimde laiklik gereklidir. Din, bilimin işine karıştığında bu işten bilim de din de zarar görür. Galileo Galilei’ye ve Darwin’e karışan Vatikan, yüzyıllar sonra bu bilim insanların torunlarından resmen özür dilemek zorunda kalmıştır.

Ülkemizin eğitim sisteminde ciddi sorun vardır. Yirmi yıldır PİSA sınavına katılan ülkemiz bir defa bile ilk 20’ye girememiştir, geçen yıl ancak 34. olabilmiştir. Çünkü PİSA düşünme becerisini ölçüyor. Son müfredat önerisi dahil bizim müfredatlarımız ise düşünme becerisini değil, ezberletilmiş dogmatik bilgiyi esas almaktadır. Yani dogma, doğalın ve doğmuşun önüne geçmiştir. Bu tür müfredatlar ülkeleri geleceğe ve Mars’a taşımaz ancak geçmişe taşır.

Leyla’nın Kardeşleri adlı İran filminde birisi, “Sana nasıl düşünmen gerektiği değil, ne düşünmen gerektiği öğretilmiş” der. Nasıl düşünmeleri gerektiğini öğrenenler gelişirler, ileriye giderler. Ne düşünmeleri gerektiğini öğrenenler ise yaşamı ve kendilerine öğretilenleri sorgulayamazlar, dogmatik bilgilerle yetinirler. Tartışmaya açılan müfredat çocuklarımıza ne düşünmeleri gerektiğini öğretmeyi hedeflemektedir. Bir süre önce iktidar yanlısı bir profesör talihsiz bir açıklama yaparak “Bize vatandaşın cahil olanı gerekli” demişti. Cahil vatandaş kendisine ne düşünmesi gerektiği ezberletilen vatandaştır.

İSTİKRARSIZ SİYASET 

Ülkemizde pek çok konuda istikrarsızlık görüyoruz; örneğin faiz önce düşürülüyor, sonra yükseltiliyor. Hangisi doğru? Mevcut iktidar 22. yılında köklü değişiklikler içeren yeni bir eğitim modeli ortaya atıyor. Madem bu model gerekliydi niçin bunca yıl yanlış modelleri kullanıldık? Eğitim sistemi ikide bir değişir mi? Geçmişte bazı Avrupa ülkelerinde muhalefet iktidara geldiğinde doğal olarak tüm bakanlar değiştirilmişti ancak başladığı projelerini tamamlayabilsin diye eski eğitim bakanı yerinde bırakılmıştı. Ülkemizde ise son 22 yılda dokuz eğitim bakanı göreve gelmiştir. Sonuç olarak ekonomiden eğitime istikrarsızlık içinde yaşıyoruz. Lütfen her konuda istikrara yönelelim.


 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları